Tuğçe Kazaz Organik Tarıma El Attı

Tuğçe Kazaz, hayalini kurduğu yaşama kavuştu.

Din değiştirme konusundaki hızıyla dikkatleri çeken üzerine çeken Tuğçe Kazaz, Milliyet'e organik yaşamını anlattı.

Yaptığı açıklamalarla sık sık gündeme gelen Kazaz, yeşillikler içindeki çiftliğinin kapılarını ilk kez açtı ve çiftliğin mahsulleriyle kurduğu sofrayı Ayna'nın solisti Erhan Güleryüz ile paylaştı.

Bu çiftlik yaklaşık bir yıldır Kazaz'a ve "topluluğum" dediği bir grup arkadaşına ev sahipliği yapıyor. Burada gün, kuş cıvıltıları eşliğinde, sabah altıda başlıyor. Önce dört saat tarlada çalışıyor herkes. Olgunlaşan mahsul toplanıyor, otlar ayıklanıyor, çürümüş yapraklar temizleniyor, sulama yapılıyor. Sonra sıra marangozluk işlerine geliyor. Ahırın, mandıranın bakımı yapılıyor. Çiftlikteki hayvanlar besleniyor, akşam yemeği hazırlanıyor. Biten işler evin girişindeki beyaz tahtaya not alınıyor.

BOŞ VAKİTLERİNDE HAMAKTA KİTAP OKUYOR
Çiftliğin sakinleri bir yandan organik tarım yaparken bir yandan da thai chi ve aikido öğreniyor. Kalan boş vakitlerde hamakta kitap okuyorlar ya da balkonda sohbet ediyorlar. Kazaz'ın 17 senelik olduğunu söylediği bu oluşumun üyelerinin hep hayalini kurdukları bir yaşam bu. Hepsi, hayallerine kavuşmuş olmaktan memnun, neşeyle koşturuyorlar işlere. Hepsinin gözlerinin içi gülüyor. Çiftliğin huzuruna huzur katan da bu belki de...

HAYATINI DOĞA VE SANAT OLARAK İKİYE AYIRDI
Kazaz, "doğa ve sanat" diye ikiye ayırdığı hayatının doğa ile ilgili kısmını burada yaşıyor. Sanat için zaman zaman İstanbul'a gitmek gerekebiliyor. Şimdilerde olduğu gibi... Kazaz önümüzdeki günlerde Güleryüz'ün çekeceği bir filmde oynamak üzere şehre gelecek. İkili, Güleryüz'ün bu ilk filminde başrolü paylaşacaklar.

Oyunculuk hakkında düşüncülerini açıklayan Kazaz, "Önemli olan anlatılan hikayenin karşı tarafta ne uyandırdığı galiba. Oyunculukta da böyle bir şey var; karakter bir hikaye anlatır, sen de kendinde o hikayeden bir parça bulursun. Tiyatro için söylenen bir söz vardır, çok severim; "İnsanı, insana, insanla anlatmak". Sanat sözcüğü Sanskritçe "san" kelimesinden gelir, ortaya çıkarmak, var etmek anlamındadır. Ben şöyle düşünüyorum; insanın içindeki gücü, yani ruhun gücü, içimizde taşıdığımız potansiyel varlık bize Yaradan'dan emanet.

KUR'AN-I KERİM YEDİ KATTAN ANLAŞILIR DERLER...
İnsan, gerçek var oluş amacına uygun olarak, disiplinli bir hayat yaşarsa o içindeki güç kadarı dışarı çıkar. Kur'an'ı Kerim yedi kattan anlaşılır derler, hayatın da öyle katmanları olduğunu düşünüyorum ben. Yaşamın katmanları olduğu gibi sanatın da katmanları var. Nesime Hazretleri'nin, Harabi Hazretleri'nin yazdıklarında bu vardır. Bir usta der ki; "Sanat, sevgiden evrensel yapıya açılan ilk kapıdır. Aşkın ilk kapısı sanattır". Bir başkası "Erenler cemine her can giremez, edep ile erkan bir olmayınca" diyor mesela. Tolstoy, "Sanat Nedir?"de, "Aslında en yüksek sanat eserleri ayetlerdir" diyor. Bir evrensel yasa var içinde bulunduğumuz ve bir akış yasası var. İçindeki o potansiyeli akıtmalısın. İnsan var oluşu kadar yaratabilir.

O öğretiler insana potansiyelini ortaya çıkarmanın yollarını gösteriyor. Din de buna hizmet ediyor. Bir yerden başlamak durumundayız çünkü bize sınırlı bir ömür verildi."