'Bana 'Seni Seviyorum' Demeyi O Öğretti'

Şevval Sam'ın Kalan Müzik etiketini taşıyan 'II Tek' adlı yeni alaturka albümü marketlerdeki yerini aldı.

Her albümüyle bu toprakların farklı bir rengini ortaya koyan Sam, 'Ne iş yaparsak yapalım önce kendi içimizi temizlemeliyiz ' diyor

Pek çoklarının aksine güzelliğinizi basamak olarak kullanmıyorsunuz. Güzelliğiniz, işinizin ve hayattaki duruşunuzun önüne geçemiyor. Bu, çok takdir ettiğim bir özelliğiniz...

İnsanlarla ve tabiatla kurduğum ilişkide kullanmayı en son düşüneceğim şey fiziksel özelliklerdir. Çok basit ve sıradan bir şey o; tenezzül etmiyorum. Allah bana sağlıklı bir beden verdiği için şükrediyorum o kadar. Hiçbir şeyin yoksa güzelliğini kullanabilirsin ya da yaptığın iş bunu gerektiriyorsa mesela fotomodellikse. Müzik gibi yüksek bir yaratıcılık var ortada.

Onunla temasa geçmek, o akışa dahil olmak varken, bunu niye maddede kısıtlayayım ki? Ruhum bedenimden çok daha geniş. Bedenlerimiz birer hapishane. Hapishanemize bakım yapabil l riz ama asıl güçl ü olan ruhlur. Belki de in sanlar kendi içle rindeki mekanizmayı keşlede rme-dikleri için güzellik ve fiziksel özellikler onlar için bu kadar önemli. İletişimde sadece ilk 10 dakika etkilidir dış güzellik. Yaydığı enerjidir insanı güzelleştiren..

'Bana 'Seni seviyorum demeyi oğlum öğretti '

Anneniz Leman Sam, kendisiyle yaptığım röportajda, 'Kızlarıma 'Seni seviyorum' demeyi yeni yeni öğreniyorum. Sevgimi hareketlerimle belli ederim ' demişti. Siz oğlunuza 'Seni seviyorum ' diyebiliyor musunuz? Her yeni jenarasyon bir öncekini olgun laşlı rıyor. An nem hiç söyl eyemedi, ben zor söyl edim ama oğ l um çalır çalır söyl üyor. Bana 'Seni seviyorum ' demeyi oğlum öğretti. Eskiden arkadaşlarıma 'Seni seviyorum ' diyemezdim, dediğimde 'İyi misin sen? ' diye paniğe kapılırlardı. Oğlum sayesinde artık arkadaşlarıma da rahatça bu cümleyi kurabiliyorum.

'Bana 'Seni Seviyorum' Demeyi O Öğretti'

- Tiyatro okuyormuş Tarık Emir. Sanatçı genleriniz ona da işlemiş...

Sanatla, edebiyatla iç içe olsun, kendini keşfedebilsin diye tiyatroyu seçtik. İleride ne istiyorsa onu yapsın. Tek beklentim hümanist, barışçı, huzurlu bir insan olması.

- Tıpkı sizin olduğunuz gibi...

Teşekkür ederim. Ben hedefime şöhreti ve parayı değil, özümü koydum. Gören göz, işiten kulak olmaya niyet ettim. Bu sayede dayatılan kuralların dışında kaldım. Hayatta durduğum bir yer var. Tek derdim hep orada durmak, özümle çelişmemek.

Bayram sonrasında müzik marketlerde dolanırken Şevval Sam'ın ne zaman duysam beni kendi içimde yolculuğa çıkaran buğulu sesi kulağıma ilişti. Kasada aldım soluğu ve Sam'ın yeni albümü 'II Tek'le birlikte tuttum evin yolunu. Hemen koyuldum 2 CD'den oluşan albümü dinlemeye... 'Ayrılık Yaman Kelime', 'Meftunun Oldum', 'Ada Sahilleri', 'Elveda Meyhaneci' gibi birbirinden güzel şarkıları dinlerken albümün adıyla özdeşleşir şekilde iki tek ata-sım geldi. Özellikle Nâzım Hikmet'in dizeleriyle Mesut Cemil'in bestesini birleştiren 'Kanatları Gümüş Yav-ru'da kalbim ürperdi. Söylediği Karadeniz türküleriyle bir Karadenizli olan beni her zaman mest eden
Sam'ın sesi yine alışık olduğu yerde;

kalbimin en derinlerinde gezinmekteydi. Bu söyleşi için bir araya geldiğimizde dışına yansıyanın içinin güzelliği olduğunu bir kez daha anladım. Işıl ışıl parlayan mavi gözleri içindeki derin okyanusun kanıtı
gibi... Bakın nasıl anlattı 'II Tek'i...

İKİNCİ ALATURKA SÜRPRİZİ

- Tango albümünüzü beklerken alaturkayla bize sürpriz yaptınız...

Alaturka hep bir sürprize denk geldi hayatımda. İnsanlar Karadeniz albümü beklerken 'Sek'i çıkarmıştım, tango beklerlerken de 'II Tek' geldi. Tango albümü oldu bittiye getirilecek bir proje değil, repertuvar aşaması çok meşakkatli. Bu süreçte yeni bir alaturka albümü yapmam için çok talep geldi. Alaturka benim müzikal zeminim. Genç kızlığında herkes pop dinler ama ben alaturkayı keşfettim.

O zamanlar eski kayıtlara ulaşmak çok mümkün değildi. 80'lerden sonra icra edilmiş alaturka eserleri dinlemekte güçlük çekiyorum. Hamiyet Yüceses'in ve Müzeyyen Se-nar'ın kasetlerini bulup yutmuştum. Alaturka albümlerimde o şarkıların çoğunu seslendirdim. Bu albümleri çıkarmamı radyo programı yaptığım dönemde Kalan Müzik'le tanışmam sağladı. Henüz piyasaya arşiv serileri çıkmamışken Hasan Saltık bana iki torba dolusu radyo ve taşplak kaydı vermişti.

Benim eğitim sürecim o iki senelik radyo programı oldu. Şarkıları dinlerken, çalarken bir yandan da dönemin şifrelerini çözme derdine düştüm. Sonradan o şarkıları ben icra ederken o dönemin şifrelerini kullandım. O yüzden ilk alaturka albümüm 'Sek' için, 'Taşplak kaydı gibi ' yorumunu yaptılar.

- Şifreleri nasıl çözdünüz?

Her şarkının çıktığı dönemdeki masumiyet beni ilgilendiriyor. Onu keşfetmeye çalıştım. Şarkıların ticarete dönüşmüş ve fazla akademikleşmiş halleriyle çok ilgilenmiyorum. İlk halleri, özleri beni ilgilendiriyor.

KALBİN MÜHRÜ AÇILMALI...

- Şarkılarınızın direkt öze dokunmasının, söyleyiş tarzınızın duruluğunun sırrı buymuş demek!

Böyle düşünmenize çok sevindim. Ben şuna inanıyorum; insanın içi kirliyse yaptığı iş her ne olursa ol -sun onu da kirletir ama temizse yaptığı şeyin kirlenme ihtimali yoktur. Bu yüzden ne yaparsak yapalım önce kendi içimizi temizlemeliyiz. Bunun pratiği zor çünkü insanlar tutundukları acıları, intikam duygusunu, egolarını bırakmak istemiyorlar. Müthiş bir farkındalık, uyanıklık gerekiyor bunu pratiğe dökebilmek için. Bu konuda hâlâ çalışıyorum. Ömrümün sonuna kadar da çalışacağım.

- Bu her tarafı kirlenmiş hayatın içinde temiz kalma mücadelesi vermek kendi adıma çok yıpratıcı. Sizi de yıprattığı olmuyor mu?

Olmaz mı! Albümüm çıktığı için bir yanım çok mutlu ama bir yandan da neşeli bir şarkı söylerken memleketin hali, yaşanan savaşlar, oynanan oyunlar aklıma geliyor ve mutlulu -ğumdan suçluluk duyuyorum. Bunları hiç takmayabilirdim ama biraz hassassanız takmamak mümkün değil! Bu hassasiyet bazen en büyük ceza gibi! İki şarkı söylediğimde o kaosun içinde nefes alıyorum. Ben buna hizmet ediyorum bu hayatta.
Kimseye bir şey öğretme, mesaj verme, insanları değiştirme gibi bir iddiam yok! Kalbin mührü açılmadığı sürece kimse kimseye bir şey öğretemez. Herkes kendi hikâyesinde, kendi tecrübesiyle öğreniyor hayatı.

- Kalbinin mührünü açmayan, açamayan o kadar çok insan var ki...

İnsanoğlunun içindeki iyi kurt ve kötü kurt hep savaş halindeydi. Bütün savaşlarda insanlar komşuyken ayrı düştü. Tarih boyunca insanın kendini farklı ve üstün görme arzusu ayrımcılıklara sebep oldu. Çağ değiştikçe bunların isimleri değişti ama tetikleyicileri aynı: İnsanın içindeki üstün olma arzusu. Bu, insanın kendi içinde halletmesi gereken en büyük zaaf. Bunu halletmediğiniz sürece dünyanın değişmesi imkânsız!

29 EYLÜLDE KONSER VAR


- 29 Eylül'de Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava Sahnesi'nde 'Toprak Kokusu' konseptli bir konseriniz var. Kan kokusuna yenik düşmez umarım bu topraklardaki fark -lı renklerin harmanının kokusu...

Ben toprakla hep iç içeyim, topraktan besleniyorum. Toprağın bana değil, benim toprağa ait olduğumu biliyorum. Topraklarımızı, dünyayı cennete dönüştürmek de elimizde, cehenneme dönüştürmek de. Yaptığım iş, müziği algılayış biçimim kendi dünyamı cennete dönüştürmek üzerine kurulu. Müziğin içinde akıp gidiyorum. 'Toprak Kokusu' çok özel bir konser olacak. Repertuvarımda türkülerden tangolara bu toprağın bütün renklerine yer vereceğim.


Aşkla aranız nasıl? Anneniz 'Aşk bize küstü ' demişti röportajımızda...

- Sözleri 'Eğer bir masal perisi girerse rüyalarına, öldü dersin gül güzel i, tılsımını kaybetti ' diye akan 'Gül Güzel i ı adlı şarkınızı çok severim. Masallara inanıyor musunuz?

Evet. Hayatı da masal a çevirme eği l imim var. Çocuksu masumiyetin kaybedilmesine katlanamıyorum. Masallardaki, aşklardaki, şarkılardaki masumiyet beni hâlâ ilgilendiriyor ve kendine çekiyor.

- Peki tılsımınızı kaybettiğinizi düşündüğünüz oldu mu hiç?

Hayatımın ilk yarısında çok zorl andığım dönemler oldu ama tılsımımı kaybetmedim. Ne kadar zorlandıysam o kadar kendimiramak, bulmak, özüme yakl aşmak derdine düştüm. Her hadiseden dersimi aldım. İnsan önce yanar sonra küll erinden doğar.

- Aşkla aranız nasıl? Anneniz 'Aşk bize küstü ' demişti röportajımızda...

Aşk küsmez, insan l ar aşka küsmüş olar bi l ir. Korku l arı yüzünden insan l ar kapı l arını aşka açmıyor. Oysa aşk en iyi öğretmendir. Buda felsefesindeki 'Aşk mutlu olmak içindir ' sözünü okuduğumdan beri, beni çok hırpalayan şeyleri aşk diye tanımlamıyorum.

Röportaj: Ece Saruhan