Monica Bellucci: 'İstanbul'a aşık oldum'
Pek çok erkeğin hayallerini süsleyen seksi yıldız Monica Bellucci İstanbul'a geldi
Pek çok erkeğin hayallerini süsleyen seksi yıldız Monica Bellucci, eşi Vincent Cassell'le birlikte 68. Venedik Film Festivali'nin konukları arasındaydı. Festivalin yarışma bölümünde gösterilen “Un Ete Brulant” filminin bazı sahnelerinde anadan doğma izleyici karşısına çıkan Bellucci, aldığı tepkilerden özel hayatına, film çekimi için geldiği Türkiye'ye duyduğu aşktan çocuklarına her şeyi Reha Erus'a anlattı.
isterseniz önce Bahman Ghobadi'nin “Gergedanın Son şiiri” filmi nedeniyle geldiğiniz Türkiye'den, orada geçirdiğiniz günlerden başlayalım...
- Ben bir İstanbul aşığıyım ve açıkçası bu şehri geç keşfettiğim için de pişmanım. Kesinlikle bu fantastik kentte yaşayabilirim.
Size hangi yönleri cazip geldi?
- Türk kültürü de insanları da harika... Hele mutfağı, tek kelimeyle olağanüstü. O yemekleri düşünürken bile ağzım sulanıyor. Ayrıca Boğaziçi kadar güzel bir başka yer var mı dünyada, şüphe götürür. İstanbul'da nefis iki ay geçirdim. En kısa zamanda tekrar geleceğim. Bahman Ghobadi'den filmin galasını İstanbul'da yapmasını özellikle istedim zaten, o da beni kırmadı.
İstanbul gerçekten sizi bu kadar etkiledi mi?
- Etkilemez olur mu hiç... Konukseverlik, dostluk, dayanışma, saygı ve ilgi insana kendisini aile içinde hissettiriyor. Cazibesi müthiş. Bunu söylerken de abartmıyorum. Eşimle de gitmem şart tabii... Çünkü şehrin o gizemli yönüyle insana romantizmi fazlasıyla yaşatabilen bir cazibesi var. Kısacası İstanbul günleri, benim için sinema bir yana inanılmaz bir insanlık deneyimi oldu.
YÖNETMEN “SOYUN” DİYOR SOYUNUYORUM
Pek çok erkeğin hayallerini süslediğinizi eminim siz de biliyorsunuzdur. Bu nasıl bir duygu?
- Elbette ki hoş... Ve bu durum beni gururlandırıyor. Öte yandan sanırım bunun abartıldığı durumlar da oluyor. Belki de ben kendimden çok veriyorum. Her yönetmenin istediğini yapıyorum çünkü... “Soyun” diyorlar soyunuyorum, “seviş” diyorlar sevişiyorum. Kaprisim yok. Ama kendime de bakıyorum. Düşünsenize, ikinci çocuğumu doğurduktan tam bir ay sonra setteydim. Her iki saate bir bebeğimi emziriyordum.
Peki kocanız erkeklerin bu ilgisini kıskanmıyor mu?
- Neden kıskansın ki? O da benim gibi bir sinema emekçisi. O da emir kulu. Ona da yönetmenler “seviş” diyor, o da benim gibi kamera önünde sevişiyor. Ben de onu kıskanmıyorum. Aramızda bir anlayış ve güven var.
Evlisiniz, iki çocuğunuz var, ama aynı zamanda eşiniz Vincent Cassel'le pek sık bir arada olamamaktan şikayetçisiniz..
.
- Maalesef öyle... Özellikle son dönemlerde kocamla birbirimizi teğet geçiyoruz sürekli... Bir tek Venedik'te geceleri aynı yastığa başımızı koyabildik, o da sadece üç gece için. şu anda o burada ama programı değişik. Örneğin kırmızı halıya bile ayrı ayrı çıkmak zorundayız. Onun filminin galası benimkinin hemen ardından. Hayat bu. Bazen aynı anda havada bulunuyoruz, ama o New York'a, ben Paris'e uçuyor oluyorum. şöyle ailece bir yere gitmek bile neredeyse olanaksız. Yoğun çekim temposu bunu engelliyor çünkü.
EŞİM O SAHNEYİ GÖRÜNCE ŞOKE OLUR
47 yaşındasınız, 16 yıllık evlisiniz ve mutlusunuz...
- Evet, çok mutluyum. Sık sık bir araya gelememe sorunumuza rağmen hem de... Belki de mutluluğun sırrı buradadır.
Philippe Garrel'in son filmi “Un Ete Brulant”ta tamamen çıplak görünüyorsunuz. Buna eşiniz ne dedi?
- Henüz görmedi ki... Ama o sahne doğumumdan iki ay sonra çekildi ve son derece topluydum. Herhalde izlerken “Tanrım! Umarım böyle ekstra large kalmaz” der!
Ya çocuklarınız? Onlarla aranız nasıl?
- Çocuklar neredeyse her an benimle beraber. Nereye gidersem gideyim... İstanbul'a da götürmüştüm mesela... Deva için özel eğitimci bile bulduk. Aslında ikinci bebeği de Deva'nın yalnız kalmaması için istedik. Ama Deva bana çok düşkün onun için kardeşi Leonie'yle arası pek iyi değil. Tabii er geç kabullenecektir.
Deva 7 yaşında. Onun kardeşini çabuk kabullenmesi için neler yapıyorsunuz?
- Hamilelik dönemimde Deva'nın elinin hep karnımda olmasını istedim. ılk temas çok önemliymiş. şimdi ise zamana bırakmış durumdayız.
Başarınızı neye borçlusunuz?
- Kendimle ilgili yazılanları okumamaya! Ki buna röportajlar da dahil... Ayrıca kuaför geyiklerine kulak asmamaya... ışime aşkla bağlı olmama... Sanırım doğru yoldayım.
VINCENT'LA TİYATRO SAHNESİNDE BULUŞACAĞIM
Eşinizle aynı filmde buluşmayı düşünmüyor musunuz hiç?
- Düşünüyoruz. ıki ay sonra Rio'da bir projeye başlayacağız. Hatta Deva için bir ıtalyan okulu arıyoruz. Sonrasında sahnede de beraber olacağız.
Hangi oyunda?
- “Una Giornata Particolare”de (Özel Bir Gün)... Sophia Loren ve Marcello Mastroianni'nin filmdeki rollerini tiyatroda ben ve Vincent canlandıracağız.
EN KISA ZAMANDA YİNE ARANIZDAYIM
Türkiye'ye bir mesajınız var mı?
- Türkiye'ye ve Türkler'e aşığım. Onları inanılmaz seviyorum. Tüm rol arkadaşlarıma buradan sizin aracılığınızla selamlarımı, öpücüklerimi gönderiyor, onları sımsıkı kucaklıyorum. En kısa zamanda yine aranızdayım. Ciao İstanbul ve sevgili dostlarım!
isterseniz önce Bahman Ghobadi'nin “Gergedanın Son şiiri” filmi nedeniyle geldiğiniz Türkiye'den, orada geçirdiğiniz günlerden başlayalım...
- Ben bir İstanbul aşığıyım ve açıkçası bu şehri geç keşfettiğim için de pişmanım. Kesinlikle bu fantastik kentte yaşayabilirim.
Size hangi yönleri cazip geldi?
- Türk kültürü de insanları da harika... Hele mutfağı, tek kelimeyle olağanüstü. O yemekleri düşünürken bile ağzım sulanıyor. Ayrıca Boğaziçi kadar güzel bir başka yer var mı dünyada, şüphe götürür. İstanbul'da nefis iki ay geçirdim. En kısa zamanda tekrar geleceğim. Bahman Ghobadi'den filmin galasını İstanbul'da yapmasını özellikle istedim zaten, o da beni kırmadı.
İstanbul gerçekten sizi bu kadar etkiledi mi?
- Etkilemez olur mu hiç... Konukseverlik, dostluk, dayanışma, saygı ve ilgi insana kendisini aile içinde hissettiriyor. Cazibesi müthiş. Bunu söylerken de abartmıyorum. Eşimle de gitmem şart tabii... Çünkü şehrin o gizemli yönüyle insana romantizmi fazlasıyla yaşatabilen bir cazibesi var. Kısacası İstanbul günleri, benim için sinema bir yana inanılmaz bir insanlık deneyimi oldu.
YÖNETMEN “SOYUN” DİYOR SOYUNUYORUM
Pek çok erkeğin hayallerini süslediğinizi eminim siz de biliyorsunuzdur. Bu nasıl bir duygu?
- Elbette ki hoş... Ve bu durum beni gururlandırıyor. Öte yandan sanırım bunun abartıldığı durumlar da oluyor. Belki de ben kendimden çok veriyorum. Her yönetmenin istediğini yapıyorum çünkü... “Soyun” diyorlar soyunuyorum, “seviş” diyorlar sevişiyorum. Kaprisim yok. Ama kendime de bakıyorum. Düşünsenize, ikinci çocuğumu doğurduktan tam bir ay sonra setteydim. Her iki saate bir bebeğimi emziriyordum.
Peki kocanız erkeklerin bu ilgisini kıskanmıyor mu?
- Neden kıskansın ki? O da benim gibi bir sinema emekçisi. O da emir kulu. Ona da yönetmenler “seviş” diyor, o da benim gibi kamera önünde sevişiyor. Ben de onu kıskanmıyorum. Aramızda bir anlayış ve güven var.
Evlisiniz, iki çocuğunuz var, ama aynı zamanda eşiniz Vincent Cassel'le pek sık bir arada olamamaktan şikayetçisiniz..
.
- Maalesef öyle... Özellikle son dönemlerde kocamla birbirimizi teğet geçiyoruz sürekli... Bir tek Venedik'te geceleri aynı yastığa başımızı koyabildik, o da sadece üç gece için. şu anda o burada ama programı değişik. Örneğin kırmızı halıya bile ayrı ayrı çıkmak zorundayız. Onun filminin galası benimkinin hemen ardından. Hayat bu. Bazen aynı anda havada bulunuyoruz, ama o New York'a, ben Paris'e uçuyor oluyorum. şöyle ailece bir yere gitmek bile neredeyse olanaksız. Yoğun çekim temposu bunu engelliyor çünkü.
EŞİM O SAHNEYİ GÖRÜNCE ŞOKE OLUR
47 yaşındasınız, 16 yıllık evlisiniz ve mutlusunuz...
- Evet, çok mutluyum. Sık sık bir araya gelememe sorunumuza rağmen hem de... Belki de mutluluğun sırrı buradadır.
Philippe Garrel'in son filmi “Un Ete Brulant”ta tamamen çıplak görünüyorsunuz. Buna eşiniz ne dedi?
- Henüz görmedi ki... Ama o sahne doğumumdan iki ay sonra çekildi ve son derece topluydum. Herhalde izlerken “Tanrım! Umarım böyle ekstra large kalmaz” der!
Ya çocuklarınız? Onlarla aranız nasıl?
- Çocuklar neredeyse her an benimle beraber. Nereye gidersem gideyim... İstanbul'a da götürmüştüm mesela... Deva için özel eğitimci bile bulduk. Aslında ikinci bebeği de Deva'nın yalnız kalmaması için istedik. Ama Deva bana çok düşkün onun için kardeşi Leonie'yle arası pek iyi değil. Tabii er geç kabullenecektir.
Deva 7 yaşında. Onun kardeşini çabuk kabullenmesi için neler yapıyorsunuz?
- Hamilelik dönemimde Deva'nın elinin hep karnımda olmasını istedim. ılk temas çok önemliymiş. şimdi ise zamana bırakmış durumdayız.
Başarınızı neye borçlusunuz?
- Kendimle ilgili yazılanları okumamaya! Ki buna röportajlar da dahil... Ayrıca kuaför geyiklerine kulak asmamaya... ışime aşkla bağlı olmama... Sanırım doğru yoldayım.
VINCENT'LA TİYATRO SAHNESİNDE BULUŞACAĞIM
Eşinizle aynı filmde buluşmayı düşünmüyor musunuz hiç?
- Düşünüyoruz. ıki ay sonra Rio'da bir projeye başlayacağız. Hatta Deva için bir ıtalyan okulu arıyoruz. Sonrasında sahnede de beraber olacağız.
Hangi oyunda?
- “Una Giornata Particolare”de (Özel Bir Gün)... Sophia Loren ve Marcello Mastroianni'nin filmdeki rollerini tiyatroda ben ve Vincent canlandıracağız.
EN KISA ZAMANDA YİNE ARANIZDAYIM
Türkiye'ye bir mesajınız var mı?
- Türkiye'ye ve Türkler'e aşığım. Onları inanılmaz seviyorum. Tüm rol arkadaşlarıma buradan sizin aracılığınızla selamlarımı, öpücüklerimi gönderiyor, onları sımsıkı kucaklıyorum. En kısa zamanda yine aranızdayım. Ciao İstanbul ve sevgili dostlarım!