Şevval ve Şehnaz Sam kardeşler, annesine böyle takıldı!
19 Ağustos'ta Kuruçeşme Arena'da annesi Leman Sam ve ablası Şehnaz Sam ile sahneye çıkacak olan Şevval Sam, farklı meslekler okusalar da sonunda müziği seçtiklerini söylüyor: "Annem, 'Dükkanın başına geçin' dedi, biz de aile mesleğini seçtik." Usta yorumcu Leman Sam ve kızları Şehnaz ile Şevval Sam, ilk kez 2009 yılında aynı sahneyi paylaşmıştı
Performansları o kadar beğenildi ki, üçlü bu yıl da yine aynı yerde, Kuruçeşme Arena'da sevenlerinin karşısına çıkmaya karar verdi. 19 Ağustos'ta birlikte konser verecek olan Sam Ailesi ile hazırladıkları repertuvarı ve anne-kız ilişkileri hakkında ki röportaj:
- Anne-kız aynı sahneye çıkmayı sevdiniz galiba...
LEMAN SAM: Bayıldık! Hikayelerimizi seyirciyle paylaşıyoruz, geçmişi hatırlıyoruz. Seyirciler arasında kızlarımın küçüklüğünü bilen dostlar da oluyor. Üçümüzü aynı sahnede görmek onların da çok hoşuna gidiyor. Ayrıca kızlarımla birlikte sahnede olmak benim için çok büyük keyif. Onlara baktıkça, 'Ne güzeller, aferin bana' diyorum.
ŞEVVAL SAM: İnsanlar bizi ayrı ayrı görüp ayrı ayrı seviyorlar ama bir arada olunca tam üçü bir arada durumu oluyor.
L.S.: Sürekli bize birbirimizle selam yolluyorlar. Alın, üçümüz karşınızdayız, ne selamınız varsa gönderin. (Gülüşmeler)
- Toplum olarak insanların aile yaşantısını merak ederiz. O yüzden de üçünüzü bir arada görmek seyircinin hoşuna gidebilir...
ŞEVVAL S.: Evet, bence de insanlar onu merak ediyorlar, birlikteyken ne yapıyoruz, nasıl konuşuyoruz diye bakıyorlar.
- Kızlarınız küçükken, büyüdüklerinde onlarla konser vereceğiniz aklınıza gelir miydi?
L.S.: Gelebilirdi, çünkü onlar o kadar küçükken başladılar ki şarkı söylemeye, müzikle uğraşmaya... Şehnaz ufaktı; tencere, tavayla ritim çalardı. İkisinin de ritim kulakları çok sağlamdır. Zaten küçücükken şarkı söylüyorlardı, şov yapıyorlardı; hiç şaşırmadım, bekliyordum yani.
ŞEHNAZ S.: Üniversite sürecinde farklı kanallara ayrılır gibi olduk aslında; ben basın yayın okudum, Şevval grafik okudu ama...
L.S.: Ama üniversite döneminde bile Şevval'in de, Şehnaz'ın da orkestrası vardı, şarkı söylüyorlardı.
ŞEVVAL S.: Sonra annem, 'Çocuklar dükkanın başına geçin artık' dedi, biz de aile mesleğini seçtik. (Gülüşmeler).
Hepiniz farklı tarzlara yöneldiğinize göre sizin evde her tür müzik dinleniyordu herhalde...
L.S.: Bizim evimiz gelgeç bir evdi; düzenli, herkesin oturup da birlikte müzik dinlediği bir ev değildi yani. Kim, canı ne isterse onu dinlerdi. Şehnaz mesela, rock dinlerdi fakat aynı zamanda alaturkayı da çok severdi; Müzeyyen Senar'ı, Ümit Besen'i de dinlerdi.
ŞEVVAL S.: Aslında ben önce ablam ne dinlerse, onu dinlerdim. O ne yapıyor diye bakardım. Küçüklük görüntümüz var; ablam oynuyor, dans ediyor, taklalar atıyor, ben sürekli peşinde, onu takip ediyorum, o ne yaparsa aynısını ben de yapıyorum...
- Aranızda kaç yaş var?
ŞEHNAZ S.: İki yaş var. Ama ben yılın başında, o sonunda doğduğu için neredeyse üç yaş oluyor.
L.S.: Aslında bilinçli bir anne olsaydım, aralarında biraz daha yaş farkı olsun isterdim. Yaş farkı az olunca aralarında rekabet, birlikte büyüdükleri için kavgalar, gürültüler oluyor.
Ama büyüdükten sonra çok iyi iki arkadaş olmuşlar.
L.S.: Büyüdükten sonra öyle oldu ama acısını ben çektim.
ŞEHNAZ S.: Ben muhtemelen doğduğunda Şevval'i kıskandım. Düşünsenize; ben evde bıcır bıcır dolaşırken birden bire bir kız çocuğu doğuyor, bir de masmavi gözlü!
SADECE BEN DÖVERİM!
Buluğ çağında falan çok kavga eder miydiniz?
ŞEVVAL S.: Annem sabah bir kalkardı, biz kavga ediyoruz.
L.S.: Ben ikisinin de cebine harçlık koyuyorum, Şevval 'Neden bana az bıraktın?' diyor. Meğer Şehnaz harçlığının bir kısmını alırmış elinden.
ŞEHNAZ S.: Ama ne kadar kavga edersek edelim, kriz anında hemen kenetlenirdik.
ŞEVVAL S.: Ablamla kavga ederdik ama mesela dışarıda çocuğun biri beni dövsün, ablam ortalığı birbirine katardı. Giderdi, 'Sen benim kardeşime nasıl dokunursun!' diye döverdi o çocuğu.
ŞEHNAZ S.: Benden başkası dövemez durumu yani! (Gülüşmeler)
ŞEVVAL S.: Biz zor bir çocukluk geçirdik. Annemin çalışmak zorunda kaldığı dönemde ablam bana hakikaten annelik yaptı.
ŞEHNAZ S.: Ben ona annelik yapıyorum ya, beni anne gibi sayacak diye bekliyordum. Saymadığı için de nevrim dönüyordu. (Gülüşmeler).
İNSANI SEÇEREK HAYVANI SEÇMEDEN SEVERİM!
- Hayvan ve insan severliğinizin dışında ortak yönleriniz neler?
L.S.: İnsan severlik yok!
Şöyle yok; seçerek severiz insanları. Hakikaten insan diyebileceklerimi severim ama herkesi sevemem, seçerek severim. Ama hayvanların hepsini seçmeden severim.
ŞEHNAZ S.: Biz annemle organik pazara gideriz.
L.S.: Evet, biz ikimiz organik yemeye meraklıyız. Şevval kendine bakmaz, ne olsa yer.
ŞEHNAZ S.: Ben Şevval'in gözüne çok güvenirim, bir şey giydiğimde 'Yakıştı mı?' diye ona danışırım. Sahneye ilk çıktığım yıllarda, evin kapısından çıkarken hemen gelir, saçıma iki krepe atar, 'Bu çok moda, şunu şöyle yap' falan derdi.
L.S.: Görmek de, taşımak da çok önemli. Şevval ergenlik yaşlarında inanılmaz fazla altın takı takardı. Onu başkası taksa rezalet olurdu, fakat onda şahane dururdu.
12 YIL SONRA ALBÜM GELİYOR
- Yakında üçünüzün de yeni albümleri çıkacak, öyle değil mi?...
ŞEVVAL S.: Ben 12 yıldır annemin beyninin etini yedim albüm yap diye. O da nihayet sonbaharda çıkaracak albümünü. Benim ve ablamın albümleri de yolda, çalışmalarımız devam ediyor.
12 yıl albüm yapmamak bir rekor herhalde...
L.S.: 12 yıl albüm yapmayıp şakır şakır konser vermek rekor. Hâlâ her gün üç televizyon programına 'Hayır' diyorum.
MÜZİKLİ STAND UP GİBİ...
- Konserin nasıl bir repertuvarı olacak? Kendi şarkılarınızı mı söyleyeceksiniz?
ŞEVVAL S.: Herkes halk tarafından sevilen şarkılarını zaten söyleyecek. Düetlerimiz olacak. Ayrıca geçmişten getirdiğimiz bazı hikayeleri anlatan şarkılar var, onları paylaşacağız. Çok zengin bir program olacak yani.
Aslında sizinki sadece konser gibi de geçmiyor, bir nevi stand up'a da benziyor...
L.S.: Evet, müzikli stand up gibi oluyor biraz. Tabii müzikli oyun yapalım diye yola çıkmıyoruz ama kendiliğinden biraz ona dönüşüyor.
ŞEVVAL S.: Bir aileyi daha yakından, hem de müzik eşliğinde görecekler aslında. Biz eğleneceğiz, onlar da bu eğlencenin tadını çıkaracaklar.
TUVALETE GİTMEYE BİLE ÇOK ÜŞENİRİM!
- Leman Hanım, kızlarınızı büyütürken çok zorlandınız mı?
L.S.: Çok zorlandım. Çalışmak, kızlarıma hem anne, hem baba olmak zorundaydım. O zaman bir şeyler eksik kalıyor, eksik kalınca da ben vicdan azabı çekiyordum. Kızlarımı bırakıp bir şeyler almaya bile gidemiyordum. Maddi açıdan da çok zorluk çektik.
ŞEVVAL S.: Annem, ucuz diye akşam pazarına giderdi. Atılmış domateslerin içinden sağlamlarını seçerdi.
L.S.: Zaten ben israfa çok karşıyımdır. Bir sepetin içinden bir sürpriz, herkesin gözünden kaçmış bir şey bulmak benim için büyük keyif.
ŞEVVAL S.: Biz ikinci el ürün çok seviyoruz. İkinci el giydiğim zaman kendimi tüketmiş gibi hissetmiyorum aslında.
L.S.: Ben hâlâ ikinci el giysi, mobilya alırım. Bazısı sevmez. Mesela kızların babaları nefret ederdi, eve sokmazdı kullanılmış bir şeyi.
Buluşunca birlikte ne yaparsınız?
L.S.: Geçenlerde bir toplanalım deyip Şehnaz'a gittik; olay pizza partisine, ardından da çay-kurabiye partisine dönüştü.
ŞEVVAL S.: Ablam yedirmeyi, içirmeyi çok sever. Ben ne olsa yerdim, ablam gece yarısı bile köfte yoğurur, pilav yapardı.
L.S.: Şehnaz küçükken, 'Zengin olacağım, aşçı tutacağım, her yere yanımda götüreceğim' derdi.
EV İŞİ YAPTIRMA!
- Siz anne-kız yemeğe çok düşkün değilsiniz herhalde...
L. S.: Ben 'Keşke yemek olmasa' diyenlerdenim.
ŞEVVAL S.: Ben de öyleyim, her gün aynı şey olsa yerim. Hayatımda birkaç tane yemek yaptım, o kadar. Mesela hünkarbeğendi, üstüne tas kebabı yaptım, lokma yaptım. Yemek yemeye üşenirim, tuvalete gitmeye üşenirim. (Gülüşmeler) Ama bana akşamdan sabaha inşaat işi ver, yük kaldır, şoförlük yap de; hepsini yaparım. Ama bana ev işi yaptırma, yemek yaptırma; yani her gün aynı şeyi yapmak zorunda kalmayayım. Bir tane yapayım her gün konuşulsun! (Gülüşmeler)
SAÇLARIMI KESTİRİRSEM ÖLDÜRÜRLER BENİ!
-Annenizin saçını hiç kıskanmadınız mı, sizin saçlarınızı hiç onunki kadar uzun görmedik...
ŞEVVAL S.: Kıskanıyorum tabii ama onunki gibi olmuyor. Herhalde bu dünyaya gelirken bana 'Annenin sesi mi, saçı mı?' dediler, ben sesini seçtim. Onun saçının kendine has bir kokusu vardır, bir yerde o kokuyu alınca, 'Annemin saçı gibi kokuyor' derim. Bir de annemin saçı hiç yaşlanmadı, çünkü çok iyi bakıyor, kınasının içine binbir çeşit şey koyuyor.
ŞEHNAZ S.: Bir de bize mutlaka bunu sorarlar; 'Siz şöyle iyisiniz böyle iyisiniz, annenize de bayılıyoruz, hele o saçları, ne koyuyor içine?' derler.
TOPLUM BASKISI
- Leman Hanım saçlarınızı kestirmeyi düşünmediniz mi hiç?
L.S.: Kestiremem, öldürürler beni!
ŞEHNAZ S.: Üzerinde toplum baskısı var! Sahnede sesi kadar saçları da alkış alıyor. Mesela saçları toplu çıkıyor sahneye, açınca kadınerkek bir anda alkış koparıyor.
L.S.: Türk halkı saça çok meraklı. Erkeklerin çoğu da kadında uzun saç sever. Saçımı ilk kestiğimde babam benimle iki-üç ay konuşmadı. Ben de kadında kısa saç beğenen ve kedi seven erkeğe bayılırım.
- Anne-kız aynı sahneye çıkmayı sevdiniz galiba...
LEMAN SAM: Bayıldık! Hikayelerimizi seyirciyle paylaşıyoruz, geçmişi hatırlıyoruz. Seyirciler arasında kızlarımın küçüklüğünü bilen dostlar da oluyor. Üçümüzü aynı sahnede görmek onların da çok hoşuna gidiyor. Ayrıca kızlarımla birlikte sahnede olmak benim için çok büyük keyif. Onlara baktıkça, 'Ne güzeller, aferin bana' diyorum.
ŞEVVAL SAM: İnsanlar bizi ayrı ayrı görüp ayrı ayrı seviyorlar ama bir arada olunca tam üçü bir arada durumu oluyor.
L.S.: Sürekli bize birbirimizle selam yolluyorlar. Alın, üçümüz karşınızdayız, ne selamınız varsa gönderin. (Gülüşmeler)
- Toplum olarak insanların aile yaşantısını merak ederiz. O yüzden de üçünüzü bir arada görmek seyircinin hoşuna gidebilir...
ŞEVVAL S.: Evet, bence de insanlar onu merak ediyorlar, birlikteyken ne yapıyoruz, nasıl konuşuyoruz diye bakıyorlar.
- Kızlarınız küçükken, büyüdüklerinde onlarla konser vereceğiniz aklınıza gelir miydi?
L.S.: Gelebilirdi, çünkü onlar o kadar küçükken başladılar ki şarkı söylemeye, müzikle uğraşmaya... Şehnaz ufaktı; tencere, tavayla ritim çalardı. İkisinin de ritim kulakları çok sağlamdır. Zaten küçücükken şarkı söylüyorlardı, şov yapıyorlardı; hiç şaşırmadım, bekliyordum yani.
ŞEHNAZ S.: Üniversite sürecinde farklı kanallara ayrılır gibi olduk aslında; ben basın yayın okudum, Şevval grafik okudu ama...
L.S.: Ama üniversite döneminde bile Şevval'in de, Şehnaz'ın da orkestrası vardı, şarkı söylüyorlardı.
ŞEVVAL S.: Sonra annem, 'Çocuklar dükkanın başına geçin artık' dedi, biz de aile mesleğini seçtik. (Gülüşmeler).
Hepiniz farklı tarzlara yöneldiğinize göre sizin evde her tür müzik dinleniyordu herhalde...
L.S.: Bizim evimiz gelgeç bir evdi; düzenli, herkesin oturup da birlikte müzik dinlediği bir ev değildi yani. Kim, canı ne isterse onu dinlerdi. Şehnaz mesela, rock dinlerdi fakat aynı zamanda alaturkayı da çok severdi; Müzeyyen Senar'ı, Ümit Besen'i de dinlerdi.
ŞEVVAL S.: Aslında ben önce ablam ne dinlerse, onu dinlerdim. O ne yapıyor diye bakardım. Küçüklük görüntümüz var; ablam oynuyor, dans ediyor, taklalar atıyor, ben sürekli peşinde, onu takip ediyorum, o ne yaparsa aynısını ben de yapıyorum...
- Aranızda kaç yaş var?
ŞEHNAZ S.: İki yaş var. Ama ben yılın başında, o sonunda doğduğu için neredeyse üç yaş oluyor.
L.S.: Aslında bilinçli bir anne olsaydım, aralarında biraz daha yaş farkı olsun isterdim. Yaş farkı az olunca aralarında rekabet, birlikte büyüdükleri için kavgalar, gürültüler oluyor.
Ama büyüdükten sonra çok iyi iki arkadaş olmuşlar.
L.S.: Büyüdükten sonra öyle oldu ama acısını ben çektim.
ŞEHNAZ S.: Ben muhtemelen doğduğunda Şevval'i kıskandım. Düşünsenize; ben evde bıcır bıcır dolaşırken birden bire bir kız çocuğu doğuyor, bir de masmavi gözlü!
SADECE BEN DÖVERİM!
Buluğ çağında falan çok kavga eder miydiniz?
ŞEVVAL S.: Annem sabah bir kalkardı, biz kavga ediyoruz.
L.S.: Ben ikisinin de cebine harçlık koyuyorum, Şevval 'Neden bana az bıraktın?' diyor. Meğer Şehnaz harçlığının bir kısmını alırmış elinden.
ŞEHNAZ S.: Ama ne kadar kavga edersek edelim, kriz anında hemen kenetlenirdik.
ŞEVVAL S.: Ablamla kavga ederdik ama mesela dışarıda çocuğun biri beni dövsün, ablam ortalığı birbirine katardı. Giderdi, 'Sen benim kardeşime nasıl dokunursun!' diye döverdi o çocuğu.
ŞEHNAZ S.: Benden başkası dövemez durumu yani! (Gülüşmeler)
ŞEVVAL S.: Biz zor bir çocukluk geçirdik. Annemin çalışmak zorunda kaldığı dönemde ablam bana hakikaten annelik yaptı.
ŞEHNAZ S.: Ben ona annelik yapıyorum ya, beni anne gibi sayacak diye bekliyordum. Saymadığı için de nevrim dönüyordu. (Gülüşmeler).
İNSANI SEÇEREK HAYVANI SEÇMEDEN SEVERİM!
- Hayvan ve insan severliğinizin dışında ortak yönleriniz neler?
L.S.: İnsan severlik yok!
Şöyle yok; seçerek severiz insanları. Hakikaten insan diyebileceklerimi severim ama herkesi sevemem, seçerek severim. Ama hayvanların hepsini seçmeden severim.
ŞEHNAZ S.: Biz annemle organik pazara gideriz.
L.S.: Evet, biz ikimiz organik yemeye meraklıyız. Şevval kendine bakmaz, ne olsa yer.
ŞEHNAZ S.: Ben Şevval'in gözüne çok güvenirim, bir şey giydiğimde 'Yakıştı mı?' diye ona danışırım. Sahneye ilk çıktığım yıllarda, evin kapısından çıkarken hemen gelir, saçıma iki krepe atar, 'Bu çok moda, şunu şöyle yap' falan derdi.
L.S.: Görmek de, taşımak da çok önemli. Şevval ergenlik yaşlarında inanılmaz fazla altın takı takardı. Onu başkası taksa rezalet olurdu, fakat onda şahane dururdu.
12 YIL SONRA ALBÜM GELİYOR
- Yakında üçünüzün de yeni albümleri çıkacak, öyle değil mi?...
ŞEVVAL S.: Ben 12 yıldır annemin beyninin etini yedim albüm yap diye. O da nihayet sonbaharda çıkaracak albümünü. Benim ve ablamın albümleri de yolda, çalışmalarımız devam ediyor.
12 yıl albüm yapmamak bir rekor herhalde...
L.S.: 12 yıl albüm yapmayıp şakır şakır konser vermek rekor. Hâlâ her gün üç televizyon programına 'Hayır' diyorum.
MÜZİKLİ STAND UP GİBİ...
- Konserin nasıl bir repertuvarı olacak? Kendi şarkılarınızı mı söyleyeceksiniz?
ŞEVVAL S.: Herkes halk tarafından sevilen şarkılarını zaten söyleyecek. Düetlerimiz olacak. Ayrıca geçmişten getirdiğimiz bazı hikayeleri anlatan şarkılar var, onları paylaşacağız. Çok zengin bir program olacak yani.
Aslında sizinki sadece konser gibi de geçmiyor, bir nevi stand up'a da benziyor...
L.S.: Evet, müzikli stand up gibi oluyor biraz. Tabii müzikli oyun yapalım diye yola çıkmıyoruz ama kendiliğinden biraz ona dönüşüyor.
ŞEVVAL S.: Bir aileyi daha yakından, hem de müzik eşliğinde görecekler aslında. Biz eğleneceğiz, onlar da bu eğlencenin tadını çıkaracaklar.
TUVALETE GİTMEYE BİLE ÇOK ÜŞENİRİM!
- Leman Hanım, kızlarınızı büyütürken çok zorlandınız mı?
L.S.: Çok zorlandım. Çalışmak, kızlarıma hem anne, hem baba olmak zorundaydım. O zaman bir şeyler eksik kalıyor, eksik kalınca da ben vicdan azabı çekiyordum. Kızlarımı bırakıp bir şeyler almaya bile gidemiyordum. Maddi açıdan da çok zorluk çektik.
ŞEVVAL S.: Annem, ucuz diye akşam pazarına giderdi. Atılmış domateslerin içinden sağlamlarını seçerdi.
L.S.: Zaten ben israfa çok karşıyımdır. Bir sepetin içinden bir sürpriz, herkesin gözünden kaçmış bir şey bulmak benim için büyük keyif.
ŞEVVAL S.: Biz ikinci el ürün çok seviyoruz. İkinci el giydiğim zaman kendimi tüketmiş gibi hissetmiyorum aslında.
L.S.: Ben hâlâ ikinci el giysi, mobilya alırım. Bazısı sevmez. Mesela kızların babaları nefret ederdi, eve sokmazdı kullanılmış bir şeyi.
Buluşunca birlikte ne yaparsınız?
L.S.: Geçenlerde bir toplanalım deyip Şehnaz'a gittik; olay pizza partisine, ardından da çay-kurabiye partisine dönüştü.
ŞEVVAL S.: Ablam yedirmeyi, içirmeyi çok sever. Ben ne olsa yerdim, ablam gece yarısı bile köfte yoğurur, pilav yapardı.
L.S.: Şehnaz küçükken, 'Zengin olacağım, aşçı tutacağım, her yere yanımda götüreceğim' derdi.
EV İŞİ YAPTIRMA!
- Siz anne-kız yemeğe çok düşkün değilsiniz herhalde...
L. S.: Ben 'Keşke yemek olmasa' diyenlerdenim.
ŞEVVAL S.: Ben de öyleyim, her gün aynı şey olsa yerim. Hayatımda birkaç tane yemek yaptım, o kadar. Mesela hünkarbeğendi, üstüne tas kebabı yaptım, lokma yaptım. Yemek yemeye üşenirim, tuvalete gitmeye üşenirim. (Gülüşmeler) Ama bana akşamdan sabaha inşaat işi ver, yük kaldır, şoförlük yap de; hepsini yaparım. Ama bana ev işi yaptırma, yemek yaptırma; yani her gün aynı şeyi yapmak zorunda kalmayayım. Bir tane yapayım her gün konuşulsun! (Gülüşmeler)
SAÇLARIMI KESTİRİRSEM ÖLDÜRÜRLER BENİ!
-Annenizin saçını hiç kıskanmadınız mı, sizin saçlarınızı hiç onunki kadar uzun görmedik...
ŞEVVAL S.: Kıskanıyorum tabii ama onunki gibi olmuyor. Herhalde bu dünyaya gelirken bana 'Annenin sesi mi, saçı mı?' dediler, ben sesini seçtim. Onun saçının kendine has bir kokusu vardır, bir yerde o kokuyu alınca, 'Annemin saçı gibi kokuyor' derim. Bir de annemin saçı hiç yaşlanmadı, çünkü çok iyi bakıyor, kınasının içine binbir çeşit şey koyuyor.
ŞEHNAZ S.: Bir de bize mutlaka bunu sorarlar; 'Siz şöyle iyisiniz böyle iyisiniz, annenize de bayılıyoruz, hele o saçları, ne koyuyor içine?' derler.
TOPLUM BASKISI
- Leman Hanım saçlarınızı kestirmeyi düşünmediniz mi hiç?
L.S.: Kestiremem, öldürürler beni!
ŞEHNAZ S.: Üzerinde toplum baskısı var! Sahnede sesi kadar saçları da alkış alıyor. Mesela saçları toplu çıkıyor sahneye, açınca kadınerkek bir anda alkış koparıyor.
L.S.: Türk halkı saça çok meraklı. Erkeklerin çoğu da kadında uzun saç sever. Saçımı ilk kestiğimde babam benimle iki-üç ay konuşmadı. Ben de kadında kısa saç beğenen ve kedi seven erkeğe bayılırım.