Nihat Doğan'ı anlama kılavuzu

Herkes en sevdiği harfi, kelimeyi ödünç verse, onlar bir araya gelse belki bir Nihat Doğan cümlesi etmez. Herkesin kulağına göre Nihat Doğan pür popülizm fısıldar, kendisini anlamayanları ahmaklıkla suçlar ve oranı da dikkatlice verir: yüzde 15-20

APTALLIK
Zamanında kendisini Nietzsche ve Descartes’la bir tutarken Adorno’yu tanımadığını söylemişti: “Adorni mi neyse, kimmiş o?” Lakin rahmetli Adorno da kendince eleştirel bir görüş açısının kıstaslarına uymayan hemen her şeyi “aptallık”, “paçozluk” diye diskalifiye etmeyi pek severdi. Nihat Doğan Adorno gibi; kendisine “Şov yapıyor” diyenleri ahmaklıkla itham etti. Oranı da verdi: “Türkiye’de ehli firavun zihniyetinin devamı olan yüzde 15-20’lik ahmak bir kesim vardı.” Adorno ironinin tehlikeli sularından bahsederdi, ND eklemesini şöyle yaptı: “Pir Sultan’ı, Necip Fazıl’ları, Nâzım Hikmet’leri bırakıp, Nihat Doğan’ı sayfalarca yazıp çiziyorsan, ben de sana ‘her şeye kıçıyla gülen bir toplum haline gelmişsin’ derim. İroni de bir yere kadar. İroni nereye kadar?”

AŞK
En sevdiği, sorulduğunda dilindeki kelime. Üç harfe insanlık, memleket, bayrak, ana, at ve avrat aşkını sığdırır. ND, aşkı okyanusun derinliklerine benzetir: “Gözlerini kapatıp o derinliklere ulaşmayı istersin. Ama işin sonunda vurgun yeme ihtimalin de var.” ND âşık olduğunda yemeden içmeden kesilir. Bir şartı da şudur: “Kadın kadın gibi, erkek de erkek gibi olmalı. Roller karışmayacak. Erkek gibi kadınlardan da, kadın gibi erkeklerden de nefret ederim. Herkes rolünü bilecek!” Şu “geyik” soru var ya “adaya giderken yanında götüreceği 3 şey nedir?” O adaya aşkını taşır, cebine kâğıdıyla kalemini koyar, dinine olan sevdasını unutmaz, yanına Kuran-ı Kerim’ini de alır.

DAVA
Dilinden düşmeyen bir kelime de dava, o bir aşk ehli, dava ehli. ND şarkılı tarih dersi de verir, 2. Körfez Savaşı zamanı Amerika ve İsrail’e “Bırakın bu lanet olası savaşları” diye seslenir. Referandum zamanı “1071” adlı parçasında Kürt ve Türkler’in Allah’ın davası için bir araya geldiğini anlatır, açılımdan bahseder. “Bırakalım bu kavgaları sıklaştıralım halayı, haydi hep beraber halaya, halaya haydi everbody.” Anadolu çocukları, işçi çocukları, kan davası, demokrasi için sesini yükseltir. Ve ND sorar: “Şarkılarım milyonlarca insana gidiyor, bundan daha büyük hizmet, daha büyük dava var mı?” Peki ya davasını siyaset alanında sürdürmeyi düşünür mü? ND’ye göre ülkemiz siyasetçiler çöplüğüdür. “Nihat Doğan milletvekili olmak istiyor” söylentilerine, “Ben siyaset yapmak istemiyorum. Bu ülkeye bağlı, 27 etnik ırka sahip, her bir insana eşit derece sevdası olan bir kişiyim” der.

DELİKANLI
Bu konuda kavram karmaşası yaşanmaktadır. Delikanlılıkla maçoluk birbirine karıştırılmaktadır. “Delikanlı kadınını döven değil, kadını için dayak yiyendir. Delikanlı, kadınına sahip çıkar. Delikanlının kendine has kuralları, kendine has edebiyatı vardır. Asla yalan söylemez, riyakârlık yapmaz, başkasının namusuna göz dikmez. İyi bir hizmetkârdır ve sadece inandığı şeye hizmet eder.”

İDOL
Malcolm X hayranı. Ernesto Che Guevara gibi devrimci insanları seviyor. Hayran olduğu insanlardan biri de Hz. Muhammed, yaşadığı an itibarıyla o da büyük bir devrimci. Mevlânâ’ya, Yunus Emre’ye, Hz. Ali’ye de hayran. Zira sadece Karl Marx’ın Das Kapital kitabını okumakla kendini bu ülkenin hâkimi görenleri, internet sitelerinde alaycı şekilde hakkında yazı yazanları kale almadığını söyler. Sözlük yazarlarına kızgın: “Benim koyunlarımın toplam zekâ ortalaması o sözlük yazarlarınınkinden yüksektir!”

KİBİR
En korktuğu kelimedir. Sorsanız, kibri ayaklarının altında ezdiğini, onun mahallesine uğramadığını anlatır. Ama şunu kabul etmemizde ısrarcıdır; “Türkiye’de Nihat Doğan realitesi var. Bunu kabul etmek lazım. Bunu kabul etmez de gerçeğin önünde durursan, ha bunun önünde durmuşsun, ha tsunaminin önünde durmuşsun. Hiç farkı yok, kimse de kusura bakmasın.” Elbette ND, kendinden üçüncü şahıs olarak bahsederken, ismin bu halinin altında yatan kibri görmezden gelir.

FİLOZOF
ND’nin zaman içinde halk teveccüh gösterirse beklediği unvan. Zira ND’ye göre hiçbir filozof kendi kendine “Filozofum” demez. ND kendi aydınlanma sürecinde. Kendisine sataşanlara hem güler, hem ağlar, hem düşünür. Ağzından dökülen incilerle dalga geçmeye kalkışanlara tavrı serttir, tersi pistir: “Ben bu insanlara ‘Nihat Doğan felsefesini bulamazsınız’ demedim, ‘Beni bulamazsınız’ dedim. Mesele, Nihat Doğan’ı bulmaktır.” Hali hazırda bir felsefe kitabı yazar, bu yola başvurmasının sebebi şudur: “Bazı ahmaklar anlamıyor, aydınlatacağız onları!”

MİLLET
Tam bir halk adamıdır. Milliyetçidir, memleketin köpeğine, kedisine aşıktır. Ona göre bu ülkenin koyunu bile Avrupa’nınkinden farklı bakar. Adadan ülkesine seslendiğinde de “Ben ülkemi özledim, ezanlarımın sesini özledim, insanlarımın yüzünü özledim, metroda koşanları özledim, kaçarsam buradan o yüzden kaçarım” der. Milli ve manevi değerlerine alabildiğine bağlıdır. Kafasına yana yatırarak konuşsa da “Kırdın kalbimi” günleri eskide kalmıştır. O artık kabullenen taraftan çıkmış hesap soran tarafa geçmiştir. Asla ezik bir karakter değildir.

TERÖR
Başbakan Erdoğan’ın sanatçılara verdiği açılım kahvaltısında masaya oturanlardan, 1984’ten bugüne memleketin geçtiği süreci masaya yatıranlardan... ND’nin kitabında “Cunta Anayasası”, “kafatasçılık” gibi şeylere yer yok. ND’nin Türkiyesi provokasyonlardan çok çekiyor. Acılar yaşayan ülkesinde PKK askerin meselesi, PKK’yı medya ünlendirdi. Ya kendini kim ünlendirdi? Maksat demeç vermek olsun, nefes açar. Nihat Doğan’ın mevcut Anayasa’da değişmesini en çok istediği madde 301. “301. maddeyi baştan aşağı değiştireceksin. Düşünce özgürlüğünü bu ülkede hâkim kılacaksın. Konuşan insan silaha sarılmaz” der. O silahtansa yumruğa razıdır.