Burhan Öçal, kendim için müzik yaptığım gibi, kendim için giyiniyorum

Müziği ve oyunculuğuyla olduğu kadar giyim tarzıyla da ülkemizde fark yaratan erkeklerin başında gelen vurmalı çalgılar virtüözü Burhan Öçal'ı Çeşme konserleri öncesi kuliste yakaladık. Öçal ile bu kez müzik değil, moda konuştuk...

Kurmalı çalgılar virtüözü, darbuka ustası, sinemada başarılı bir karakter oyuncusu Burhan Öçal... Müzisyen ve oyuncu kimliğinin yanında stiliyle de ülkemizde fark yaratmış bir isim. Hayatı boyunca hep farklı olmaya çalışan Öçal, giyim tarzıyla da bunu başaran ender isimlerden. Sadece ülkemizde değil, yurtdışında da sokakta yürüdüğünde bütün gözler üzerine çevrilen Öçal'ın tarzı ve karizmasının şanı sınırları aştı. Öyle ki, Louis Vuitton ve Hugo Boss'tan reklam teklifi alacak kadar.

Geçtiğimiz hafta Çeşme'de caz müzisyeni İlhan Erşahin ile birlikte Renault'un yeni otomobili Latitude'un sponsorluğunda gerçekleşen konserler dizisinde de müziğini olduğu kadar yine tarzını da ortaya koydu. Her akşam farklı bir kostümle sahneye çıkan Öçal'la konser öncesi Çeşme Monk by Babylon'da bu kez müzik değil stili üzerine konuştuk.

- Ülkemizde sitiliyle fark yaratmış nadir isimlerden ve müzisyenlerden birisiniz... Bugün sizinle müzik değil, moda konuşalım istiyorum.
Türkiye'de modellik, moda ve tasarım çok farklı tanımlanıyor ve farklı icra ediliyor. Modayı severim ve yakından ilgileniyorum, araştırıyorum... Hiçbir zaman vitrindeki ürünü almam. Çünkü benim ölçülerim ve zevkim değil. Dünya nüfusunun çoğu standart tipler, tercihleri hep aynı. Ben 1,79 metre boyundayım ve giydiğimde vücuduma cuk oturan dünyaca ünlü Fransız, İtalyan, Amerikan ve Alman markalarını tercih ediyorum.

GÜZEL BİR GÖMLEK GİYİNCE RAHATLARIM

- Türk erkeğinin giyim tarzını nasıl buluyorsunuz?

Türkiye'de kadınlar, erkeklerden daha çok özenli giyiniyor. Çok güzel ve çok iyi giyinenleri görüyorum ki Avrupa'yla yarışıyorlar bence. Ancak gençlerden bahsetmiyorum. Onlar daha çok trendleri takip edip ne modaysa onları giyiyorlar. Ama Avrupa'yı tanıyan, modayı takip eden biraz daha yaşını almış kadınlar, çok zevkliler ve çok güzel yakıştırıyorlar kendilerine. Bunu Türk erkeklerine de tavsiye ederim. Biraz cesur olmaları lazım. Siz mahrem bir şey yapmıyorsunuz ki, ölçülerinize uygun güzel bir elbise ya da gömlek giyince insan kendini yenilenmiş hissediyor. Güzel bir gömlek giydiğim zaman rahatlıyorum. İllaki marka olmak zorunda değil. H&M mesela, orada da çok güzel şeyler var hem erkek hem de kadın için.

- Bizim markalarımızın neyi eksik?
Tekstil sektörü, buradaki üreticiler, özellikle erkek markaları standartların dışına çıksınlar. Türkiye'de çok büyük bir potansiyel var. Mesela, kadın giyim markası olan Machka'yı çok beğeniyorum. Erkek markaları da gençlere yönelirlerse başarılı olacaklarını düşünüyorum. Türk erkekleri de İtalyanlara benziyor aslında. Genç erkekler artık vücut ölçüsünü biliyor, kendine yakıştırıyor ama klişe giyiniyor. Gerektiği zaman farklı olmayı bilmeliler. Benim Yves Saint Laurent marka bordo bir takım elbisem var, harika... Ama burada giyemem. Geçen haftalarda Ümit Benan'ın yeni koleksiyonunun çekimini yaptık, bir smokin giydim altına da Tom Ford marka süet kırmızı bir ayakkabı, gözlük de taktım, fotoğrafçı 'Olamaz böyle bir şey' dedi. Elbiseyi iyi taşımanız için illaki güzel ve masum bir yüz ya da kaslı kollar gerekmiyor. Sağlıklı ve ince bir vücut her şeyi taşır.

İMAJ DANIŞMANLARI İNSANI ÇİRKİNLEŞTİRİYOR

- Peki ya pop starlarımızı nasıl buluyorsunuz?

Eğer genetik olarak böyle bir zevke sahip değillerse kendilerine bir imaj danışmanı bulsunlar. Ancak buradaki imaj danışmanları insanları daha da çirkinleştiriyor, ucubeleştiriyor. Türkiye'de, imaj danışmanı kültürü yok. Ben kendi zevkime göre giyiniyorum. Yurtdışında çok ünlü markaların tasarımcılarını tanıyorum. Bana 'Vitrinden çıkmış gibisin' diyorlar. Beni İtalyan, İspanyol ya da Latin sanıyorlar. Ancak güzel giyinmek insanın kanında olmalı, ayıp değil ki güzel giyinmek.

- Sizinki de aileden mi geliyor?
Babam, ablalarım ve eniştelerim çok zevkli giyinirdi. Bu aile içinde oluşmuş bir kültür. Oradan geliyor merakım ama kıyafetlerim konusunda titiz ve seçiciyim. Bakımlı insanı severim. İllaki marka olsun demiyorum kendine yakıştırmasını bilmek önemli ama marka kaliteyi getiriyor.

- Marka takıntınız var sanırım...
Evet, konservatif tarafım var ama ölçülerime onlar oluyor ancak. Uçuk kaçık Dolce&Gabbana'yı severim, Gucci eskiye göre daha klasikleşti, onun yerini Tom Ford aldı ve Gucci'nin üstüne çıktı. Tom Ford'un dezavantajı onun kıyafetlerini giyince, limuzinle gezmeniz gerekiyor, öyle bir hava yaratıyor. Benin limuzinim ya da jetim yok ama taşırım... Ancak normal bir insan taşıyamaz. Daha çok Dolce&Gabbana ve Armani giyiyorum. Türk markası olarak Ümit Benan, o da Milano'da.

İYİ BİR STYLIST'İM

- İyi bir gözünüz var ama ya tasarım yeteneğiniz..
.
O kabiliyetim yok; ben iyi bir stylist'im. Oyunculuğum vardır ve müzik çalarım hepsi o kadar, bir de iyi araba kullanırım.

- Sahne kıyafetlerinizi nasıl seçiyorsunuz, zira sahnede daha gösterişli parçalar tercih ediyorsunuz sanırım...
Konsepte ve mekana göre giyiniyorum. Bu akşam beyaz pantolon ve Latin gömlek tercih ettim. Burası bir marina ve yaptığımız kulüp müziği olduğu için spor bir tarzı tercih ediyorum.

- Giyiminize çok para harcar mısınız, zira bahsettiğimiz markalar ucuz değil...
Harcarım. Ancak ben aldığım şeyleri çok uzun vadeli giyerim. Babam 'Bir palto alacaksan, çocukların bile giymeli' derdi. 5 bin dolar verirsiniz ama ömür boyu giyersiniz.

- Asla giymeyeceğiniz şeyler var mı?
Deri pantolon, deri yelek. Ama mont ve kürk palto giyerim. Püsküllü mokasen ayakkabı, sarı metal düğmeli ceket, Allah korusun bana göre değil. Çok şey var daha elimi sürmeyeceğim, bedava verseler giymem.

- Yıllardır gardırobunuzda olan klasikler neler?
Klasik Armani takımlarım ve paltolarım var. Çok güzel kayak takımlarım var, onlar hiç değişmez. Kendim için müzik yaptığım gibi, kendim için de giyiniyorum. Rolex saat taşımam mesela çünkü bağırır. Zenginlik bağırır; servet fısıldar. Görgülülük çok önemli.

- Siz daha önce bir markanın da yüzü oldunuz ve ayakkabı satışlarını patlattınız. Yine bir moda markasının yüzü olarak görecek miyiz sizi?
Evet, bir deri markasının yüzü oldum. Yakında bilboardlarda göreceksiniz.

HUGO BOSS'UN TEKLİFİNİ KAÇIRDIM

- Yurtdışında da reklam yüzü olduğunuz markalar var değil mi?

Üç yıl önce Hugo Boss, Amerika'daki yüzü olmamı teklif etti. Aradaki ajans benim için çok astronomik bir rakam isteyince proje gerçekleşemedi. Geçen yıllarda Hennes Konyaklarının Amerika'da yüzüydüm. Hennes'i Louis Vuitton Grubu alınca benim fotoğraflarımı şirketin CEO'su görmüş ve sormuş. Üç yıl önceki reklam filminin çekimi için beni toplantıya çağırdılar ama kaçırdım. Kısmet işte...

- Sizde ne buluyorlar sizce?

Türk erkeği gibi görmüyorlar. 30 yıldan fazla yurtdışında yaşadım. Burada insanların algılama şekli farklı, sanıyorlar ki sadece darbukayla oluyor. Ben kendimi sürekli geliştiriyorum, okuduğum kitaplar, dinlediğim müzikler, görüştüğüm kişiler... Tüm dünyada arkadaşlarım var benim, biri armatör, diğeri Türkiye'nin en büyük kimyacısı, diğeri bankacı... Cenevre'den Tokyo'ya. Hem klasik, hem tutucu, hem aristokrat olacaksınız. Ayrıca ben underground da yaşadım, racon ve jargon bilirim. Bana Çingene de dediler ama hiç kompleks yapmadım. Keşke olsam, dünyanın en yetenekli insanları...

Türkiye'de çoluk çocuğa karakter oynatıyorlar

- Oyunculuktan bahsedelim biraz...

5 sene önce bir sinema filmi yaptım, 'O Şimdi Mahkum'. Televizyonda minimum 15 kere oynatıldı. En az 30 milyon seyirci izledi. Amerika'daki yönetmen arkadaşlarım, Hollywood'da şansım olduğunu ancak en az 3 yıl kesintisiz Amerika'da yaşayıp aksansız İngilizce konuşmam gerektiğini söyledi. 'Çok yeteneklisin, karizman var, Türkiye'de yapımcılar kör mü senin gibi adamı göremiyorlar' diyorlar.

- Sizce Türkiye'de jön var mı?
Dünyada da karakter oyuncusu eksikliği var. Türkiye'de çoluk çocuğa karakter oynatılıyor. Adam hem manken, hem popçu hem de dizici hem de 50 markanın yüzü oluyor. Bana göre çok avam. Çok ucuz.