Ajda Pekkan: Psikolog bile beni çözemez
Ajda Pekkan, "Geceleri uyuyamıyorum. Sürekli nöbetçi eczane durumundayım. Uyku ilacı aldığımda bile 5-6 saat uyuyabiliyorum" dedi.
Sonunda şehirde oturmaya başladın sevgili Ajda... Sana ilk geldiğim Polonezköy'deki evini hatırladım bir an. Kendini oraya kapatmış, bir kafese kilitlemiş, anahtarı da denize atmış gibiydin o günlerde...
Aynen öyle. Neden biliyor musun? 17 yaşımdan beri çalışıyorum. Hayatımın bazı dönemlerinde kendi kendimle kalmak istediğim zamanlar oluyor. İşte, bu nedenle bir ara evlendim, bir ara yurt dışında kaldım, bu arada istemediğim şeyleri yapmaya da zorlandım...
Kabul etmiyorum bu sefer!' Saat tam 3'te bizim Sarp ve Burak ile Ajda'nın Arnavutköy sırtlarındaki evinin zilini çalıyorduk doğal olarak... Ah, benim emrivakilere bile 'Hayır' diyemeyen kahrolasıca yumuşak yüreğim! Bizimkiler, bu kadar kısa sürede böyle bir röportaja hazırlanamadıkları için panikte. Benimse umrumda değil. Çünkü bugün, içinde Ajda Pekkan olmayan bir Ajda söyleşisi yapmaya karar vermişim...
DAHA NELER BİLİYORUM
Mesela ne gibi?
Mesela Eurovision'a gitmek gibi! Arayış dönemiydi. Fransa'da el yordamıyla bir şeyler yapmaya çalıştım.
Pek el yordamıyla denemez. Paris'te Philips şirketi ile bir anlaşma yapmışsın o yıllarda...
Evet ama kafam karışıktı hep. Kendimi anlayabilmek için her şeyden soyutlanmam gerekiyordu.
Paris demişken, orada başından ilginç bir macera geçmiş. Mort Shuman'ı hatırlıyor musun?
(Bir şey söylemiyor ama bakışlarından şaşırdığı belli oluyor...) Hatırlamaz mıyım? 'Brooklyn By the Sea' şarkısına bayılırdım.
Eh, o zaman devam edelim... Bu Mort abi, Elvis Presley'e şarkılar yazmış bir besteci ve Philips'in Paris müdürü... Adam sana âşık oluveriyor...
Nereden biliyorsun bunları?
Neler biliyorum, bilemezsin. Bir gece Alain Delon'un Pariscope adlı discosunda, onu tek başına bırakıp gidiyorsun... Adam ağlıyor...
Önemli olan benim mutluluğum, benim hayatım, benim sevip sevilmem. Aşk için değil, iş için oradaydım. Ulaştığım her noktaya tırnaklarımla kazıyarak geldim. Bugüne kadar hep böyleydi, böyle olacak.
Bunu, senin kişiliğini gösteren bir davranış olduğu için anlattım. Adama 'Ha' desen, belki dünya starı olacaksın ama çekip gidiyorsun...
Ben buyum işte. Dünyanın bütün kapıları önümde açılsa da kendimi satmam. Ben aşk insanıyım...
Seni çok güzelleşmiş gördüm bu arada. Acayip dinamiksin, fena halde elektrik veriyorsun. Bana kalırsa aşıksın sen!
Yaaaaaaşşşşşasııııııııınnnnn!!!!
Kesin öyle! Bu güzel şarkılar, bu kadar güzel bir albüm. İlk defa bu kadar gözlerinin içi gülen bir Ajda... Hadi itiraf et artık, kesin aşıksın.
Ben hep aşık takılıyorum zaten. Ama aşkın değerini bilmek lazım... Çünkü aşk, insanı çok başka bir şekilde formatlayan bir olgu... İnsanın her şeyini değiştiriyor.
Şu anda kendini değişmiş hissediyor musun?
Sen de konuyu aşka getirmek istiyorsun sürekli.
EVELEYİP GEVELEME...
Ama gözlerinde aşk var resmen. Görüyorum bunu...
Çok teşekkür ederim ama yakışmıyor mu? Sana da tavsiye ederim aynısını. Hayat bize bir defa bahşediliyor. Tekrarı yok! İnsan yaşadığı her anın kıymetini bilmeli.
Lafı eveleyip geveleme! Tek kelimeyle söyle; aşık mısın değil misin?
(Dduraklıyor, kararsız bakıyor. Gözlerinde iki ayrı anlam, iki ayrı insan var sanki: Biri 'Evet aşığım' diyen Ajda, diğeri 'Konuyu fazla uzatma sus artık' diye emir veren Ajda Pekkan. Ama anlıyorum ki, Ajda çok mutlu, çok âşık. Konunun üzerine gidip huzurunu kaçırmak istemiyorum. Eh biraz yumuşatalım durumu...)
Kedilerine mi aşıksın?
Aaa, yok artık, o kadar da değil! Kedi falan olur mu? Olursa adı gerçek aşk olur.
Ajda Pekkan'ın hayatındaki en önemli erkek kim?
Babamdı en önemlisi... Zaten diğerleri önemli olsalardı, kalırlardı. Attila İlhan'ın dediği gibi 'onlar zaten yoktular'.
Aşk bittiği zaman kapı açık arkanı dön ve çık mı diyorsun?
Hiçbir zaman 'Kapı açık, arkanı dön ve çık, istenmiyorsun artık!' demedim. Hiç bu kadar sert olmadım...
PSİKOLOG BENİ ÇÖZÜNCEYE KADAR PSİKOLOGLUK OLUR
Dış güzelliğini artık sormayacağım. İçsel güzelliğini nasıl sağlıyorsun. Yoga mı yapıyorsun? Spora mı verdin kendini?
Pilatese başladım. Görsen; içerisi engizisyon odası gibi! Bir pilates, bir kardiyo aleti, bir bacak arası ve dışı için makine var... Bir de bugün unica diye bir şey geliyor. Erkekler için sırtı çalıştıran bir alet. İçeriyi fitness salonuna döndürdüm. Hoca gelip çalıştırıyor... Ayrıca hâlâ şan derslerine devam ediyorsun... Hayatım, önüme tepsi içinde gelmedi. Onu Allah'ın verdiği güçle kendime yardım ederek, bütünleştirip bir yere getirdim.
BODOSLAMA DALIYORUM
Bu korkunç bir savaş gibi...
Bu savaş değil, bir ralli. Devamlı adrenalin salgılıyorsun. Hız yapmak, durmamak zorundasın. Durursan, arkadan gelen vuruyor çünkü. Durmadan önce eskiden sinyal veriyordum kibarlığımdan. Şimdi bodoslama dalıyorum! Zaten o adrenalinle hep kendi dinamiğim içinde kalabiliyorum.
Kendinin en iyi doktoru sensin o zaman?
Kendi ölçülerimi, ne yapmam gerektiğini biliyorum ama metabolizma diye bir şey, yıpranmışlıklar, hastalıklar var. Bunları unutmadan kendimin doktoruyum. Çok zor bir hayat seninki! Çok yorucu. Fiziksel olarak dinleniyorsun ama beynin 24 saat açık bir eczane gibi çalışıyor. Sürekli nöbetçi eczane durumundayım. Geceleri hiç uyuyamıyorum. Uyku ilacı aldığım zamanlarda ancak 5-6 saat uyuyabiliyorum.
DA VINCI'NİN ŞİFRESİ GİBİ
Antidepresan kullanıyor musun peki?
Eskiden kullanıyordum ama şimdi en büyük ilacım spor.
Ya psikologlar?
Psikolog ne yapacak bana? Beni haftada bir saatte çözebilecek mi? Ben kendimi çözemedim kaç senedir. Çok düşük olduğum zamanlarda birkaç kere denedim. Çok nazikler tabii, oturup dinliyorlar. Sonra neden gittim diye evde kafamı duvarlara vurdum...
Sırlarını verdiğin için mi?
Sırrını veremiyorsun, 'mış gibi' yapıyorsun. Kendine yalan söylüyorsun, ona niye söylemeyesin ki? Önce kendine karşı dürüst olmayı öğrenmelisin. Ayrıca, beni çözene kadar psikolog, psikologluk olur. Da Vinci'nin şifresi gibiyim!
MAKYAJ ODASINDA İLK KEZ FOTOĞRAF ÇEKTİRDİ
Ajda; herkese inat, kimbilir kaçıncı baharını yaşıyor. Bunu düşününce ona nazar değmesinden korkuyorum. Yapılacak tek şey var; kurşun döktürmek! Sarp ile Burak'ın 'kurşuncu teyzesini' çağırmadan önce onu ikna ediyorum. Kurşun işi tamam ama ikna yeteneğimi bir kez daha makyaj odasında, daha doğrusu onun yatak odasında bir resim çektirmek için kullanıyorum. Önce şiddetle karşı çıkıyor! Orada hiç resim çektirmemiş, orası deli kızın çeyiz odası gibi dağınıkmış. Tabii ki, son fotoğraflar orada çekiliyor. 'Madem yaramaz bir kızsın, o zaman gizli odanı açmalısın' dediğim için! O da makyaj masasının başında 'Madem yaramaz bir kızım, senin yüzüne de imzamı atarım' diyor! Suratımda kocaman bir Ajda yazısıyla çıkıyorum dışarı...
SİGORTAMIN NE ZAMAN ATACAĞI BELLİ OLMAZ
Sakın yanlış anlama ama Ajda Pekkan aslında çok fırlama bir kadın...
Olabilir... Ne zaman sigortamın atacağı belli olmaz. Bastırdığım duygular bir anda dışarı çıkar. Bilemiyorum ama içimde biraz da erkeklik var, fırlamayım herhalde ben, haklısın!
Ama bir anda aristokrat bir kadın da çıkıyor aynı kişilikten...
Aynen öyle...
Sahnede de bir sanatçı... Bunun şizofrenik bir durum olduğunu kabul etmek lazım.
Evet, ama ben onları da tedavi ettim. Tüm Ajda'lar ateşkes imzaladı. Yoksa birbirlerine giriyorlar, sonra ben de çıkamıyorum işin içinden.
'Bizimkiler artık anlaşıyorlar' diyorsun...
Evet... Ajda zaten bu yüzden mutlu. Yoksa deliririm. Sadece kendi içimde şımarıyorum, şımarıklıklarımı kendi içimde bastırıyorum...
AJDA PEKKAN BENİM ÇOCUĞUM
Belki de içimizdeki farklı insanları barıştırıp kendimizi tedavi edince geliyor asıl başarı...
Galiba öyle. Kaç kadın çalışıyor Ajda Pekkan'ın içinde biliyor musun? Hem fabrika işçisi, hem fabrika gibi bir kadın Ajda...
Herkes Ajda'nın neden bir çocuğu olmadığını sorar ama ben onun bir çocuğu olduğuna inanıyorum. Ajda'nın çocuğu kendisi...
Ne güzel bir saptama. Hiç böyle düşünmemiştim. Evet, bir Ajda var, bir de Ajda Pekkan. Onu insanlara kabul ettirmek, bir yere getirmek için gerçekten ben eğittim. Beni, ben büyüttüm kısaca. O yüzden Ajda Pekkan benim çocuğum...
SÜPERSTAR ADINI EROL SİMAVİ TAKTI
Bu süperstar lafı nereden geldi? İlk kim taktı sana bu lakabı?
Vallahi karanlıktı, göremedim, bilmiyorum. Koymuşlar işte, ben de 'Hayır' demedim. Galiba Erol Simavi'ydi... Şaka bir yana; Erol Bey, 'Bu kadın star değil, süperstardır' dedi; öyle kaldı.
Zeki Müren'in sana aşık olduğuna dair bir şehir efsanesi vardır...
O, kendine aşıktı ama entrikaların içinde olmadığım, hayatımı yaşadığım için beni severdi.
Aynen öyle. Neden biliyor musun? 17 yaşımdan beri çalışıyorum. Hayatımın bazı dönemlerinde kendi kendimle kalmak istediğim zamanlar oluyor. İşte, bu nedenle bir ara evlendim, bir ara yurt dışında kaldım, bu arada istemediğim şeyleri yapmaya da zorlandım...
Kabul etmiyorum bu sefer!' Saat tam 3'te bizim Sarp ve Burak ile Ajda'nın Arnavutköy sırtlarındaki evinin zilini çalıyorduk doğal olarak... Ah, benim emrivakilere bile 'Hayır' diyemeyen kahrolasıca yumuşak yüreğim! Bizimkiler, bu kadar kısa sürede böyle bir röportaja hazırlanamadıkları için panikte. Benimse umrumda değil. Çünkü bugün, içinde Ajda Pekkan olmayan bir Ajda söyleşisi yapmaya karar vermişim...
DAHA NELER BİLİYORUM
Mesela ne gibi?
Mesela Eurovision'a gitmek gibi! Arayış dönemiydi. Fransa'da el yordamıyla bir şeyler yapmaya çalıştım.
Pek el yordamıyla denemez. Paris'te Philips şirketi ile bir anlaşma yapmışsın o yıllarda...
Evet ama kafam karışıktı hep. Kendimi anlayabilmek için her şeyden soyutlanmam gerekiyordu.
Paris demişken, orada başından ilginç bir macera geçmiş. Mort Shuman'ı hatırlıyor musun?
(Bir şey söylemiyor ama bakışlarından şaşırdığı belli oluyor...) Hatırlamaz mıyım? 'Brooklyn By the Sea' şarkısına bayılırdım.
Eh, o zaman devam edelim... Bu Mort abi, Elvis Presley'e şarkılar yazmış bir besteci ve Philips'in Paris müdürü... Adam sana âşık oluveriyor...
Nereden biliyorsun bunları?
Neler biliyorum, bilemezsin. Bir gece Alain Delon'un Pariscope adlı discosunda, onu tek başına bırakıp gidiyorsun... Adam ağlıyor...
Önemli olan benim mutluluğum, benim hayatım, benim sevip sevilmem. Aşk için değil, iş için oradaydım. Ulaştığım her noktaya tırnaklarımla kazıyarak geldim. Bugüne kadar hep böyleydi, böyle olacak.
Bunu, senin kişiliğini gösteren bir davranış olduğu için anlattım. Adama 'Ha' desen, belki dünya starı olacaksın ama çekip gidiyorsun...
Ben buyum işte. Dünyanın bütün kapıları önümde açılsa da kendimi satmam. Ben aşk insanıyım...
Seni çok güzelleşmiş gördüm bu arada. Acayip dinamiksin, fena halde elektrik veriyorsun. Bana kalırsa aşıksın sen!
Yaaaaaaşşşşşasııııııııınnnnn!!!!
Kesin öyle! Bu güzel şarkılar, bu kadar güzel bir albüm. İlk defa bu kadar gözlerinin içi gülen bir Ajda... Hadi itiraf et artık, kesin aşıksın.
Ben hep aşık takılıyorum zaten. Ama aşkın değerini bilmek lazım... Çünkü aşk, insanı çok başka bir şekilde formatlayan bir olgu... İnsanın her şeyini değiştiriyor.
Şu anda kendini değişmiş hissediyor musun?
Sen de konuyu aşka getirmek istiyorsun sürekli.
EVELEYİP GEVELEME...
Ama gözlerinde aşk var resmen. Görüyorum bunu...
Çok teşekkür ederim ama yakışmıyor mu? Sana da tavsiye ederim aynısını. Hayat bize bir defa bahşediliyor. Tekrarı yok! İnsan yaşadığı her anın kıymetini bilmeli.
Lafı eveleyip geveleme! Tek kelimeyle söyle; aşık mısın değil misin?
(Dduraklıyor, kararsız bakıyor. Gözlerinde iki ayrı anlam, iki ayrı insan var sanki: Biri 'Evet aşığım' diyen Ajda, diğeri 'Konuyu fazla uzatma sus artık' diye emir veren Ajda Pekkan. Ama anlıyorum ki, Ajda çok mutlu, çok âşık. Konunun üzerine gidip huzurunu kaçırmak istemiyorum. Eh biraz yumuşatalım durumu...)
Kedilerine mi aşıksın?
Aaa, yok artık, o kadar da değil! Kedi falan olur mu? Olursa adı gerçek aşk olur.
Ajda Pekkan'ın hayatındaki en önemli erkek kim?
Babamdı en önemlisi... Zaten diğerleri önemli olsalardı, kalırlardı. Attila İlhan'ın dediği gibi 'onlar zaten yoktular'.
Aşk bittiği zaman kapı açık arkanı dön ve çık mı diyorsun?
Hiçbir zaman 'Kapı açık, arkanı dön ve çık, istenmiyorsun artık!' demedim. Hiç bu kadar sert olmadım...
PSİKOLOG BENİ ÇÖZÜNCEYE KADAR PSİKOLOGLUK OLUR
Dış güzelliğini artık sormayacağım. İçsel güzelliğini nasıl sağlıyorsun. Yoga mı yapıyorsun? Spora mı verdin kendini?
Pilatese başladım. Görsen; içerisi engizisyon odası gibi! Bir pilates, bir kardiyo aleti, bir bacak arası ve dışı için makine var... Bir de bugün unica diye bir şey geliyor. Erkekler için sırtı çalıştıran bir alet. İçeriyi fitness salonuna döndürdüm. Hoca gelip çalıştırıyor... Ayrıca hâlâ şan derslerine devam ediyorsun... Hayatım, önüme tepsi içinde gelmedi. Onu Allah'ın verdiği güçle kendime yardım ederek, bütünleştirip bir yere getirdim.
BODOSLAMA DALIYORUM
Bu korkunç bir savaş gibi...
Bu savaş değil, bir ralli. Devamlı adrenalin salgılıyorsun. Hız yapmak, durmamak zorundasın. Durursan, arkadan gelen vuruyor çünkü. Durmadan önce eskiden sinyal veriyordum kibarlığımdan. Şimdi bodoslama dalıyorum! Zaten o adrenalinle hep kendi dinamiğim içinde kalabiliyorum.
Kendinin en iyi doktoru sensin o zaman?
Kendi ölçülerimi, ne yapmam gerektiğini biliyorum ama metabolizma diye bir şey, yıpranmışlıklar, hastalıklar var. Bunları unutmadan kendimin doktoruyum. Çok zor bir hayat seninki! Çok yorucu. Fiziksel olarak dinleniyorsun ama beynin 24 saat açık bir eczane gibi çalışıyor. Sürekli nöbetçi eczane durumundayım. Geceleri hiç uyuyamıyorum. Uyku ilacı aldığım zamanlarda ancak 5-6 saat uyuyabiliyorum.
DA VINCI'NİN ŞİFRESİ GİBİ
Antidepresan kullanıyor musun peki?
Eskiden kullanıyordum ama şimdi en büyük ilacım spor.
Ya psikologlar?
Psikolog ne yapacak bana? Beni haftada bir saatte çözebilecek mi? Ben kendimi çözemedim kaç senedir. Çok düşük olduğum zamanlarda birkaç kere denedim. Çok nazikler tabii, oturup dinliyorlar. Sonra neden gittim diye evde kafamı duvarlara vurdum...
Sırlarını verdiğin için mi?
Sırrını veremiyorsun, 'mış gibi' yapıyorsun. Kendine yalan söylüyorsun, ona niye söylemeyesin ki? Önce kendine karşı dürüst olmayı öğrenmelisin. Ayrıca, beni çözene kadar psikolog, psikologluk olur. Da Vinci'nin şifresi gibiyim!
MAKYAJ ODASINDA İLK KEZ FOTOĞRAF ÇEKTİRDİ
Ajda; herkese inat, kimbilir kaçıncı baharını yaşıyor. Bunu düşününce ona nazar değmesinden korkuyorum. Yapılacak tek şey var; kurşun döktürmek! Sarp ile Burak'ın 'kurşuncu teyzesini' çağırmadan önce onu ikna ediyorum. Kurşun işi tamam ama ikna yeteneğimi bir kez daha makyaj odasında, daha doğrusu onun yatak odasında bir resim çektirmek için kullanıyorum. Önce şiddetle karşı çıkıyor! Orada hiç resim çektirmemiş, orası deli kızın çeyiz odası gibi dağınıkmış. Tabii ki, son fotoğraflar orada çekiliyor. 'Madem yaramaz bir kızsın, o zaman gizli odanı açmalısın' dediğim için! O da makyaj masasının başında 'Madem yaramaz bir kızım, senin yüzüne de imzamı atarım' diyor! Suratımda kocaman bir Ajda yazısıyla çıkıyorum dışarı...
SİGORTAMIN NE ZAMAN ATACAĞI BELLİ OLMAZ
Sakın yanlış anlama ama Ajda Pekkan aslında çok fırlama bir kadın...
Olabilir... Ne zaman sigortamın atacağı belli olmaz. Bastırdığım duygular bir anda dışarı çıkar. Bilemiyorum ama içimde biraz da erkeklik var, fırlamayım herhalde ben, haklısın!
Ama bir anda aristokrat bir kadın da çıkıyor aynı kişilikten...
Aynen öyle...
Sahnede de bir sanatçı... Bunun şizofrenik bir durum olduğunu kabul etmek lazım.
Evet, ama ben onları da tedavi ettim. Tüm Ajda'lar ateşkes imzaladı. Yoksa birbirlerine giriyorlar, sonra ben de çıkamıyorum işin içinden.
'Bizimkiler artık anlaşıyorlar' diyorsun...
Evet... Ajda zaten bu yüzden mutlu. Yoksa deliririm. Sadece kendi içimde şımarıyorum, şımarıklıklarımı kendi içimde bastırıyorum...
AJDA PEKKAN BENİM ÇOCUĞUM
Belki de içimizdeki farklı insanları barıştırıp kendimizi tedavi edince geliyor asıl başarı...
Galiba öyle. Kaç kadın çalışıyor Ajda Pekkan'ın içinde biliyor musun? Hem fabrika işçisi, hem fabrika gibi bir kadın Ajda...
Herkes Ajda'nın neden bir çocuğu olmadığını sorar ama ben onun bir çocuğu olduğuna inanıyorum. Ajda'nın çocuğu kendisi...
Ne güzel bir saptama. Hiç böyle düşünmemiştim. Evet, bir Ajda var, bir de Ajda Pekkan. Onu insanlara kabul ettirmek, bir yere getirmek için gerçekten ben eğittim. Beni, ben büyüttüm kısaca. O yüzden Ajda Pekkan benim çocuğum...
SÜPERSTAR ADINI EROL SİMAVİ TAKTI
Bu süperstar lafı nereden geldi? İlk kim taktı sana bu lakabı?
Vallahi karanlıktı, göremedim, bilmiyorum. Koymuşlar işte, ben de 'Hayır' demedim. Galiba Erol Simavi'ydi... Şaka bir yana; Erol Bey, 'Bu kadın star değil, süperstardır' dedi; öyle kaldı.
Zeki Müren'in sana aşık olduğuna dair bir şehir efsanesi vardır...
O, kendine aşıktı ama entrikaların içinde olmadığım, hayatımı yaşadığım için beni severdi.