Halit Ergenç'ten ilginç itiraf!

Halit Ergenç bazen sert bir iş adamı, bazen umursamaz bir eş veya şimdilerde olduğu gibi, padişah olarak çıktı karşımıza. Peki ama Ergenç gerçekte nasıl biri? Oyuncu, Elle dergisinin sorularını yanıtladı

Neden oyuncu olmak istediniz?
Aslında şarkıcı olmak niyetindeydim. Burada müzikallerde oynadım, Amerika'da devam ettirmek istedim. Oraya gidip bir buçuk sene kaldım; hatta bir çocuk müzikalinde bile rol aldım. Ancak müzikallerin bana ileriye dönük hiçbir şey vermeyeceğini anladım. Bunu fark ettiğimde, o ana kadar kendime hedef seçtiğim şeyi bir anda kaybettim. Böylece oturup kara kara düşünmeye başladım “Şimdi ne yapacağım?” diye. Geri dönmeyi de düşünmüyordum. O dönem aklıma aşçılık ya da masaj terapi okumak gibi fikirler geldi. Bunları düşünürken İstanbul'dan bir müzikal teklifi aldım.

Ve hayatınız birden değişti?
Evet! Doğu Yakası Hikayesi'nde (Batı Yakası Hikayesi'nin buraya uyarlanmış versiyonunda) Özcan Deniz'in karşısında kötü adamı oynayacaktım. Beni çağırdılar, apar topar geldim. Ne var ki geldiğim gün, işin iptal olduğunu öğrendim; sponsorlar parayı çekmiş. Ancak çok ilginç bir şey oldu. Kadıköy'de oturan anneme gitmek üzere Boğaziçi Köprüsü'nden geçerken çok farklı bir hissiyata girdim. Amerika'da ne kadar yalnız, ne kadar mutsuz olduğumun ayırdına vardım o kısa mesafede. Sanki yüreğimde bir kafes, kafesin içinde bir sürü güvercin varmış, tam köprünün ortasında biri anahtarı çevirmiş gibi... Hepsi uçuverdi. O an inanılmaz bir rahatlık hissettim. Ertesi gün toplantıya gittim. Utana sıkıla bana “Halit Bey, biz sizi buraya getirdik; ama kusura bakmayın, iş iptal oldu. İstediğiniz kadar burada vakit geçirin, dönüş biletinizi istediğiniz vakit kullanın” dediler.

Yani hala ucu açık bir Amerika biletiniz var?

Aynen. Bunlar 2002'de oldu. Ve ben henüz turistik amaçlı bile olsa, Amerika'ya gitmedim. Bu olay, benim için bir dönüm noktasıydı. Burada işimi daha iyi yapabileceğimi fark ettim. Nerede olduğunun bir önemi yok; o işi nasıl yaptığının önemi var! Ondan sonra kendi özgeçmişimi hazırladım ve bütün yapımcılara gittim. Rahmetli Osman Yağmurdereli'ye çok şey borçluyum. Amerika'ya gitmeden önce birlikte çalışmıştım. Dönünce de beni boş bırakmadı. Ona vicdan borcum büyüktür. Onunla çalıştıktan sonra Zerda başladı, derken Aliye, Binbir Gece, o arada birkaç film, şimdi de Muhteşem Yüzyıl...

Etrafımdaki kadınlar sizi etkileyici ve karizmatik buluyor. Eşiniz sizin için hangi sıfatları kullanıyor?

Bunu eşime sorun, bana bir şey söylemiyor. Şikayetçi olduğu şey, detaycılığım. Bu bazen etrafınızdakileri yorabiliyor.

İzleyicilerin algısı ve gerçekler

İzleyiciler bazen dizilerdeki olayları gerçekmiş gibi algılayabiliyor. Bu sizin için çok iyi rol çıkardığınız anlamına mı geliyor?

İzleyiciler zaten gördüklerine inanmaya çok müsait. Kendilerini o 1-2 saatte diziye kaptırmak istiyorlar. Bu işin gereği de bu. Buna inanabiliyorlarsa, işimizi düzgün yapıyoruz demektir.

Rol gereği de olsa koskoca bir devleti yönetiyor olmak nasıl bir duygu?
Bunun bazen esprisini yapıyoruz. Bugün, bir süper gücün başkanı olmak neredeyse hepimize yakın. Bu sosyal yapı içerisinde bunu hayal etmek o kadar zor değil. Fakat 16'ncı yüzyılda yaşanmış bir olaydan bahsediyoruz. O zamanki insanların hayat anlayışı çok farklı. Bir kölelik ve efendilik durumu var. Bir erkeğin birden fazla eşi olması, eşlerin bunu sorgulamaması, cariyelerle olan ilişkiler... Yaşadığımız çağa göre çok faklı şeyler.

Bir rolden zevk almasanız yine de yapabilir misiniz?

O yapıda bir insan değilim. Elimden geldiği kadar zevk alacağım işleri tercih etmeye çalışıyorum. Bu rol de evet, çok zevkli.

Sizin için güçlü kadın kimdir?
Akıllı kadına güçlü kadın derim.

Erkeklerin güçlü ve akıllı kadınları pek tercih etmedikleri hatta onlardan korktukları söylenir. Niye?
Çünkü bu seçenek zor. Çevrenizde çok soru sormayan, pek sorgulamayan bir insan varsa, hayat daha kolaydır. Ama akıllı kadın sorgular ve kendi varlığını ortaya koyar. Akıllı kadın her zaman her dediğini yapan, her dediğini yaptıran değildir. Bazen ne yapılması gerektiğini anlayıp boyun eğendir. Aslında bu her akıllı insan için geçerli, sadece kadınlar için değil. Bunu anlayıp o doğrultuda hareket eden insandır akıllı olan.

Ailenizde öyle biri var mı?
Var, iki tane. Biri anneannem. Sevgisi ılık bir rüzgar gibiydi. Sarardı, hiçbir zaman üşütmez, hiçbir zaman yakmaz ama her zaman etrafınızda hisseder ve hep olsun istersiniz. Anneannem kimse hakkında kötü konuşmazdı, kimsenin dedikodusunu yapmaz, herkesten sevgiyle bahsederdi. İkinci örnek de annemdir. İkisi de, hayatımdaki ilk güçlü kadın örnekleridir.

NELER iÇiN ŞÜKREDiYOR?

Kendinizi hangi konuda çok zengin hissediyor, en çok neler için şükrediyorsunuz?

Sağlığım, akli dengem ve ailem için şükrediyorum. Bulunduğum yer, bulunduğum konum için şükrediyorum.

Aşka inancını yitirmiş bir insana ne derdiniz?
Onun için üzülürdüm. “Bırak” derdim, “İnanmamayı da bırak, sen sadece yaşamaya devam et. Aşk seni gelip bulacaktır.”

Eşinizi onu hiç tanımayan bir insana nasıl anlatırsınız?
Güçlü ve narin derim. Çok zarif, incecik bir ruhu var derim.

Evde iki oyuncunun olması nasıl bir durum?

Evde iki muhasebecinin olmasına benziyor herhalde.

Baba olmak sizi nasıl değiştirdi?

Baba olmak, beni gelecekle ilgili kendime ait kaygılarımdan özgürleştirdi. “Ben ne olacağım?” hissiyatını kafamdan attım. Çok ilginç, babam da “Oğlum, ben nasıl olsa yaşarım, önemli olan sizsiniz” derdi. Gerçekten öyleymiş. Söylenen bütün klişeler doğruymuş. Tabiat öyle güzel dengelemiş ki her şeyi, bebek annenin karnında gelişirken sen de değişiyorsun. Ve bir anda hayat bambaşka oluyor.

Şöhretin sizi şımartmaması için ne yapıyorsunuz?
Oto-kontrol. Bu çok riskli bir meslek. Herkesin başına her an her şey gelebilir. Şöhret, para, sevgi bir anda gelir. Ve aynı şekilde bir anda gidebilir. Geldiği zaman, gidebileceğinin farkında olursanız, kendiniz gibi kalmayı başarıyorsunuz. Benim en büyük korkum, en baştan beri bu atmosferin, bu dünyanın içinde kaybolmaktı. O yüzden kendime hep “Sen sadece işine bak” diyorum.