Nurseli İdiz: 'Yaşımız 50 yolun yarısı eder'

Dünyada da Türkiye'de de 50 yaş artık yeni 35 kabul ediliyor. 50 yaşını kutlayan ünlü isimlere neler hissettiklerini sorduk

Elli yaşına girmek ne anlama gelir? Öncelikle insanın artık 20, 30 ya da 40’lı yaşlardan epey uzaklaştığı anlamına... Belki beton bir duvara çakılmak kadar kötü değildir ama camdan bir duvara, fark etmeden çarpmanın yarattığı etkiyi yaşatır 50 yaş. Bir anda kolay kabullenemediğiniz bir dönüm noktasında bulursunuz kendinizi. Ancak, her şey gibi insanların yaş algısı da giderek değişiyor. Kültürel ve ekonomik olarak gelişmiş toplumlarda insanlar artık yaşlarıyla değerlendirilmiyor. İnsan ömrünün uzaması da bunlara eklenince artık 50 yaş, yeni 35 olarak kabul ediliyor. Madonna, Demi Moore, Sharon Stone, Johnny Depp, Brad Pitt gibi kimi 50’ye merdiven dayamış, kimi ise 50’yi aşmış ünlü isimler, bu yeni kuşağın en iyi temsilcileri. Biz de 1960 ve 1961 doğumlularla 50 yaşına girmenin ve bu yaşı sürmenin neler hissettirdiğini konuştuk. İşte ünlü isimlerin 50 yaşı...

Nuray Mert (1960) - Sosyolog yazar
En iyi dönemimi 40 yaş sonrası yaşadım


“Yapılan araştırmaları bilemem, ama bu dönemde, belli bir konfor düzeyinde yaşayanlar geçmiştekine oranla daha genç görünüyor ve daha hızlı yaşıyor denebilir. Gençlik dönemim gayet iyi geçmesine rağmen ben gençlikten pek hoşlanmam, kendimi en iyi hissettiğim dönem 40 yaş sonrasıdır, ama yaşlılık yaklaştığı için, 50’li yaşlara daha intibak edemediğimi itiraf edeyim. Hayata duyduğum heyecanda tabii ki ‘farklılık’ oldu, ama farklı biçimde de olsa hayat heyecanımda eksiklik yok, fazlalık var. İnsanın hayata bakışında olgunluğa önem veren biriyim, belki de bu nedenle değişimi olumlu buluyorum. İnsan orta yaşı bulduğunda, daha olgun, dolayısıyla daha huzurlu, daha mütevekkil, daha mutlu ve neşeli oluyor. 50 yaş civarında insanın enerjisi meselesine gelince; babam da hastalık ve vefatına kadar son derece hayata bağlı ve enerjikti. Annemin enerjisine ise yetişmem mümkün değil. Birkaç yıl önce ailece gittiğimiz bir tekne gezisi dönüşü ben perişan oldum, o tekrar ne zaman gideceğini hesaplamaya başladı. Uzun ve zahmetli bir Hindistan gezisinden yeni döndü. Üstelik ondan kısa süre önce de yine uzun bir Volga gezisi yapmıştı. Sadece ‘Nazar değmesin’ diyebiliyorum. Ayrıca hayatımdaki en önemli insan olan halam 85 yaşında ve dünyada olan biteni bazen ilk ondan duyuyorum.”

Nurseli İdiz (1961) - Oyuncu
Geleceğe dair umutlarım var


“35 yaş yolun yarısı eder derler ya. Ben 50 yaş yolun yarısı eder diyorum. Birçok kişi yaşıma inanmıyor. Enerjimde 35 yaşa göre eksilme hissetmiyorum. Projelerim aynı şekilde devam ediyor. Geleceğe dair umutlarım var. 50 yaşın tek olumsuz yanı, başkalarının bu konudaki gereksiz önyargıları. 50 yaşına gelenlerin köşeye çekileceği varsayılıyor. Ama bu çok saçma. Çünkü her insan kendini farklı hisseder ve görünür. Ben iyi hissediyorum.”

Metin Uca (1961) - Televizyoncu
Az zamanım kaldı gibi bir telaşım yok


"Kendimi kandırıyor muyum?’ diye sorduğumda, öyle olmadığını görüyorum. Aklım, kalbim, enerjim 30 gibi. Hiçbir şeyden vazgeçmedim. 50 gibi hissetmiyorum. Sadece yaptığım sporlara biraz daha özen gösteriyorum. Hayatın daha fazla farkındayım ve sağlık kontrollerim belki biraz detaylandı. Nedir fark’ derseniz... Değerlendirmelerim biraz daha serinkanlı oldu. Bunu da büyümek olarak adlandırıyorum. Hayatı hâlâ aynı biçimde seviyorum. Pek çok hayalim var. Az zamanım kaldı, gibi bir telaşım yok. 50 yaşında da, bir kadını 20 yaşındaki gibi seviyorsunuz. Bu değişmiyor. Beni daha da zenginleştiren bir kadınla beraberim. Onun yaşı 30’larda. Ama bu tamamen tesadüf. Daha büyük de olabilirdi çünkü sevdiğiniz sizinle aynı şeyleri paylaşabiliyorsa yaşın önemi kalmıyor. Birinden hoşlanırsanız yaşına daha sonra bakarsınız. Öte yandan kariyer açısından kendimi iyi bir noktada görüyorum. Türkiye’nin iyi sunucularından biri olmaya çalışıyorum hâlâ. En büyük avantajım çok fazla plan yapmamam, kendimi akışa bırakmam. Emekli olup bir yerlere sığınma hayali kurmadım hiç ama istediğimde anında kaçabileceğim bir yaşam düşünüyorum.”

Metin Kaçan (1961) - Yazar
Tecrübeli bir salak gibi hissediyorum


“50 yaşında, olgun ve işlerini yoluna koymuş biri olmayı hayal ediyordum. Şimdi bakıyorum da ne büyük bir çocuklukmuş bu hayal. Genç yazar meselesi şu an bulunduğum yerden öyle saçma ve budalaca gözüküyor ki... Hayatında yarım asrı geride bırakmak, sadece daha tecrübeli bir salak olduğunu hissettiriyor insana. Heyecanlarıma gelince; eskiden heyecan duyduğum şeylere karşı daha da heyecanlıyım. Tek fark bunun yapay bir heyecan olması. Bu yaşımda yeni bir şeye başlamak ister miyim? Aslında, yazarak yaşamı idame etmek, her kitapta değişik karakterler yaratmak sürekli değişimin ta kendisi... Bundan sonra hayatı aşk içinde yaşamak için coşkulu eserler yazmaya çalışıyorum. Kapadokyalı Ermeni Papazın çocuklarının İstanbul’daki enteresan yaşantılarını anlatan bir roman “Rüyalar Kitabı” olacak adı... “Hu Dede” isminde sevgili Fahrettin Dal ile planladığımız bir kitap var onu da yazmak istiyorum. Son kitap projem ise cinsel konularda profesyonel bir karakterin dramı. Sinema olarak da bütçeyi tamamlayabilirsem ‘Fındık Sekiz’ romanımı yaza hayata geçirmeyi planlıyorum.”
Gülenay Börekçi

Lale Orta (1960) - Hakem
50 yaşında mıyım?


“Bir yanlışlık olmasın? Hiç farkına varamadım. Keyifli bir yorgunluk içindeyim sadece. Geçenlerde ölümcül olabilecek bir hastalığı; uzun yıllardır süren uğraşlarım ve spor sayesinde atlattım. Yoğun bir şekilde çalışmaya devam ediyorum. Bu kafa ve iskelet şimdilik iyi çalışıyor. Her yıl olduğu gibi, bu yılda 20 Ocak’ta ailemle, dostlarımla doğum günümü kutladık..” Şeyma Kuvan

Mikdat Kadıoğlu (1961) - Prof. Dr. İTÜ Öğretim Üyesi
Tek problemim saçlarımın dökülmesi


“50 yaşına geldiğime inanmıyorum. 30 gibi hissediyorum. Duygusal ve fiziksel olarak öyle görüyorum kendimi. Eskiden 50 yaşına gelince bastonlu bir ihtiyar olacağımı sanırdım. Birazcık kilo almıştım ama şimdi o kiloları da veriyorum. Tek problemim saçlarımın dökülmesi. 30 yaşında olduğumdan daha akıllıyım, sosyal çevrem daha geniş, maddi durumum daha iyi. Neden 30’lu yaşlarımı arayayım. Şu anki yaşımı kesinlikle 30’a tercih ederim. Yaş hesaplamakla da uğraşmıyorum. 1961 doğumluyum, kim isterse hesaplasın. Çevremdeki pek çok insan bu yaşa geldiği için ‘Ah yaşlandık’ diyor. Ben hâlâ eğlenceli takılabiliyorum. 28 ve 25 yaşında iki kızım var. Eskiden kitaplarda evlenme yaşı 20’ydi. Ben de onlara inanıp erken evlendim. Ancak kızlarımın evlenmesini istemiyorum çünkü torunum olursa yaşlandığımı hissederim.”

Kerem Görsev (1961) - Müzisyen
Öğle saatlerinde güzellik uykusuna yatıyorum


“50 yaşımı sevdiğim dostlarımla kutladım. Kendimi fiziksel açıdan çok iyi buluyorum. Kendime iyi bakarım. Alkol ve sigaradan uzak dururum. Akşam geç yatmam. Fırsat bulabilirsem, öğle saatlerinde güzellik uykusuna yatarım. Yaşlanmış hissetmiyorum. Cahit Sıtkı Tarancı’nın şiirini hatırlatırım: ‘Yaş 35, yolun yarısı eder’ diye başlar. Ama ben 50 yaşın yolun yarısı ettiğini düşünüyorum. Daha yapacağım çok şey var. Çocukken, babam 35’inde bana çok yaşlı gelirdi. Babamın 50 yaş fotoğraflarına kıyasla benim bugünkü halim çok daha genç.” Pınar Erbaş

Mehmet Öz (1960) - Prof. Dr. Kalp Cerrahı
Daha verimliyim


“50 yaşına girdiğimde kendimi 35 gibi hissettim. Tıptaki son gelişmeler de bu optimist izlenimimi destekledi. 50, insanların kendini yıllar boyu kötü hissettikten sonra artık iyi hissetmeye başladığı yaştır. Bunu ben değil, ülke çapında 340 bin kişi üzerinden araştırma yapan National U.S söylüyor. Mesela ben 50 yaşında, hâlâ içinde rekabet olan sporları yapıyorum. 50 yaşına girerken 100 arkadaşımın katıldığı çok özel bir parti yaptım. Partiye yogayla başladık masajla devam ettik. Bu yaşta hem daha verimli hem de daha az sabırsızım.” Nazenin Tokuşoğlu

Emel Müftüoğlu (1961) - Şarkıcı
Kendimi 20-30 gibi hissediyorum


“Bence de kesinlikle artık 50 yaş 35. Ben zaten ne görüntü, ne de davranış olarak kimseye belirli bir yaşı yakıştıramıyorum. Bu konuda sanatçılar çok avantajlı çünkü hakikaten büyümeyen bir ruh taşıyorlar. Ayrıca güncel olanı takip etmek zorundalar. Ben ruhsal olarak kendimi 50 gibi hissetmiyorum. Neredeyse 20-30’lu yaşlarda gibiyim. Bir türlü yaş almıyorum. Tabii ki, belirli konularda olgunlaşıyorum, sabrım artıyor. Ama annemin benim yaşımdaki halini düşünüyorum da her şeyden elini ayağını çekmişti. Benim karşımdaki örnek ise Madonna ve Ajda Pekkan. Bu örneklerin çoğalması lazım.”

Ahmet Ümit (1960) - Yazar
Kahraman kadar korkak da olunabilir


“Kendimi çok iyi hissediyorum. Çünkü 50 yaşına kadar şahane bir hayatım oldu. Türkiye’nin en çalkantılı yıllarında ölümle burun buruna geçen bir yaşamın ardından 22 yaşında yazarlık süreci başladı. 1989 yılından bu yana tam 20 kitap oldu. 21’inci yolda. Aslında 35 yaşında ilk gençliğin bittiğini hissettim. Ama 35’ten itibaren bir erkek olarak kendimi ruhsal açıdan daha iyi hissettim. Kahraman kadar korkak da olunabileceğini, sadece insan olmanın yeterli olduğunu fark ettim.”

Nevzat Çelik (1960) - Şair
Genç kalmak itiraz edebilmektir


“Zaman zaman 50 yaşında olduğum aklıma gelmiyor değil ama ilk kez sizin sorunuzla bu denli somutlaştı yaşım. 15 Mayıs’ta birkaç arkadaşımla doğum günümü kutladık. Açıkçası ne zaman bu yaşıma geldiğimi de hatırlamıyorum! Birkaç yıldır çocukluğumun ve ilk gençliğimin geçtiği mahallede yaşıyorum. Birlikte büyüdüğüm arkadaşlarıma baktığımda neredeyse babam gibi duruyorlar yanımda. Demek ki ihtiyarlamak ya da genç kalmak; bilmek, hissetmek ve asıl olarak da itiraz edebilmekle ilgili bir şey. Açık ve üretken bir zihin, insanın bütün davranışlarına gözündeki ışıltıya varana dek yansıyor. Söz gelimi Aziz Nesin’e kim ihtiyar diyebilirdi? Yaş aldıkça, fiziksel kimi aktivitelerde kaçınılmaz olarak düşmeler olur. Yokuşu eski hızınızla çıkamazsınız, kimi hastalıklar tebelleş olur bedeninize, gözü kapalı her kavgaya dalamaz, durmaksızın sevişemezsiniz mesela... Ne var ki başka hızlar edinirsiniz; sakinleşmek gibi! Sakinlik bir hızdır çünkü, perspektif almaktır, zamanı verimli kullanmaktır! Bir günde üç kez sevişmek yerine, bir sevişmeyi üç güne yaymayı öğrenirsiniz. Bir mumun sadece dibini değil çok daha fazlasını aydınlattığını anlarsınız. Sanırım genç kalmanın, bir başka ifadeyle ihtiyarlamamanın sihirli sözcüğü itiraz edebilmektir. İtiraz edebilen bir zihin üretken ve dinçtir. Verili egemen sisteme, onun dayattığı düşük algıya ve akıl yürütme biçimlerine karşı çıkmak sizi yakışıklı kılar! Belki bu yüzden babası, amcası yaşında olmanıza rağmen, hiçbir genç kız size ‘baba’ ya da ‘amca’ diye hitap etmez. Ki bir gün öyle demeye başlarlarsa bu ihtiyarlıyorsunuz demektir!”