Orhan Gencebay, hakkımız gasp ediliyor

Hafta Sonu dergisine konuşan Orhan Gencebay adını kullanarak reklam yapanlara tepkili. Müzik adamı, “Beni kıskanan kişiler devamlı çamur atıyor” diyor.

Her zaman gülümseyen, hayata asla umutsuz bakmayan, şarkılarında da umudun kapısını hep aralık tutmayı seven Orhan Gencebay, o gün Etiler’deki ofisinde müzik camiasından söz ederken hiç alışık olmadığım bir cümleyle başladı sohbetimize...

"Çöktü!.. Ne yazık ki müzik camiamız çöktü..."

Orhan Gencebay böyle diyorsa, durum çok vahim o zaman.

Elbette vahim. Şöyle anlatabilirim. Müzik camiasını iki bölüm olarak inceleyebiliriz. Bir grupta memur-sanatçı arkadaşlarımız var, diğer gruptaysa üretim camiasındaki arkadaşlarımız. Bu üretim camiasındaki arkadaşlarımız besteciler, söz yazarları, aranjörler ve tabii ki yorumculardan oluşuyor. Bu arkadaşlarımız ayakta durabilmek için öncelikle albüm yaparlar. Bu ülkede korsanlık devam ettiği için de ne yazık ki yapılan albümler bu arkadaşlarımızın ayakta durmalarına yetmemektedir. Bu ikinci grubun içinde yer alan sanatçılar yavaş yavaş çekiliyorlar. Çünkü emeklerinin karşılığını alamıyorlar. Geçen yıl bin 150 albüm yapılmış. Her albümü içinde yer alan şarkı sayısı olan 10’la çarparsak, 11 bin 500 eser demektir. Buna karşılık geçen yıl İngiltere’de 26 bin albüm yapılmış. 260 bin eser kullanılmış. Amerika’da 33 bin albüm yapılmış, 330 bin eser kullanılmış. Bizim eser sayımızla kıyaslayınca çok gerideyiz. Müzik camiasının böyle bir üretimle ve rakamla ayakta kalması mümkün değildir.

Peki ayağa kalkabilmesi için çıkış yolu nedir?

Ayağa kalkmamız ve çıkış yolu bulmamız için gerekli formüllerin yer aldığı bir projeyi şu an müzik meslek birlikleri olarak pek çok sanatçı arkadaşımızla birlikte hazırlıyoruz. Projeyi hazırlayınca hükümetimize sunacağız. Bu arada yabancı müziklerin sahipleri, ülkemizde kullanılan eserleri için telif haklarını istiyorlar.

Alıyorlar mı?

Devede kulak! Çünkü toplanan devede kulak oluyor. Türkiye’yi ‘korsan ülke’ olarak tanımlıyorlar. Bir Türk olarak bundan da utanıyorum. Bu projeyi, sanatı, sanatçıyı ve yabancı müzikleri koruyarak Türkiye’nin itibarını kurtarmak için hazırlıyoruz.

Bu çöküşün daha net algılanabilmesi için bir rakam vermeniz mümkün mü?

Türkiye’deki sanatçıların hakları yüzde 98 oranında gasp edilmektedir dersem mesele net bir şekilde anlaşılır sanırım. Hakkımızı yüzde 2 oranında ancak toplayabiliyoruz. Bu kazanç oranıyla yaşanabilir mi? Tabii ki yaşanmaz. Sanat camiasında tam bir sefalet hüküm sürmektedir. Mağdur sanatçıların sayısını vermem gerekirse, aileleriyle birlikte 600-
700 bin kişiyi bulmaktadır.

Türkiye için önemli olan bir başka konu da tartışmaları aylar süren Eurovision Şarkı Yarışması...

Eurovision Şarkı Yarışması’yla ilgili haberlere sık rastlamaya başladık.

TRT seçim arifesinde ama birçok isim atılıyor ortaya...

Bana Hande Yener’i sordular. Ben de Yener’in çok iyi bir seçim olacağını söylemiştim. Neticede Eurovision Şarkı Yarışması, Baltık ülkelerinden başlayarak günümüze gelen bir oyun, bir müzik gösterisi. Eurovision Şarkı Yarışması asla bir milli dava değildir.

Arabesk nedir Orhan Gencebay’a göre?

Arabesk, eski Mısır’dan yayılan bir sanat kavramıdır, bir süsleme tarzıdır. Bu Akdeniz’e ve dünyaya yayılmıştır. Hatta klasik balede de iki eserin adı ‘arabesk’tir. Arabesk, ‘Arapvari’ anlamına gelir. Son yarım asırdır Türkiye’de olumsuz ne varsa, arabeskin üzerine yıkılmaya başlandı. En son ‘Faşist’ bile denildi. Oysa onlara bir uzun hava dinletsen, bir ağıt dinletsen, onlara da ‘arabesk’ derler. Bu bilgisiz kişiler, uzun havayla gazeli bile birbirinden ayıramazlar.

Orhan Gencebay’ı milyonlar sevse de, bazıları zaman zaman iftiralar attı, karalamaya çalıştı ve hâla çalışmaktalar...

Ne yazık ki, müzik hayatıma başladığım günden beri kıskanıldım. Beni kıskanan kişiler devamlı çamur atmıştır. Türkiye’de bana yapılan haksızlıklar ve karalamalar inanın hiç kimseye yapılmamıştır.

Eserlerinizi Arap müziğinden çaldığınız bile söylendi...

Daha neler söylendi, neler... Hepsini reddediyorum. Arap müziğinden eser çalma konusu çok çirkin. Arap müziğinden aldığım bir eserin orijinalini bana getiren olursa müziği bırakmaya şeref sözü veriyorum. Bu sözü ilk 1979 tarihinde vermiştim. 32 yıl önce yaptığım açıklamayı gördüğünüz gibi yine yapıyorum işte. Ne yazık ki birileri hâlâ saçma sapan konuşmaya devam ediyor. Bu açıklamaları yapıp, onlara cevap vermekten de hicap duyuyorum, utanıyorum. Benim adımı kullanarak reklam yapmasınlar artık, çok ayıp.

“AŞK YiNE İTİBARINI KAZANACAK”

Aşkların bir haftada tüketildiği bir dönemden geçerken, Sevim Emre ile ömür boyu eskimeyen bir aşkın mimarı olarak aşktan yana neler söylemek ister Orhan Gencebay?

Sevmek yaşamın temelidir, sevgi olmadan hiçbir şey olmaz. Aşk, sevginin uç odağıdır, tutkudur. Sevgi biz doğarken bedensiz olarak bizde yer alır. Büyüdükçe oluşur, çoğalır. Anne-baba sevgisi, oyuncak sevgisi, çiçek sevgisi, vatan sevgisi. Seversek, daha iyi yaşarız. Sevmezsek mutlu olamayız.

Aşklar o eski aşklar değil artık.

Yorumlar değişti, icra değişti... Ancak aşk her zamanki gibi tüm haşmetiyle ortada. Bazı gerçek aşıklar, aşklarını gizler oldu. Çünkü enayi gözüyle bakılıyor. Buradan tüm gerçek aşıklara ve sevenlere şöyle seslenmek istiyorum, “Korkma aşk, ben varım!” Aşk, yine eski itibarını kazanacaktır. Aşk asla kaybolmayacaktır.

Peki aşkı besleyen, geliştiren, ömrünü uzatan nedir ya da nelerdir?

Aşkın uzun ömürlü olması için tarafların sevgide cömert olması lazımdır.