Mustafa Sandal kafayı Hadise'ye takmış

“O Ses Türkiye” yılın yarışması olacak dedi. Peki Musti hangi yarışmacı için “Hadise onu kaptı çok üzüldüm” yorumunu yaptı?...

M.Ö: O Ses Türkiye dedik Acun Ilıcalı bir gece aradı seni o süreci anlatabilir misin bize?

M.S: Acun’la bu konuda ilk konuşmamız üç sene önce oldu. Nasıl oldu? Ben televizyon için güzel bir şeyler yapma niyetindeyken Acun ile buluştuk konuştuk. Ben Acun’a sadece şunu dedim; ‘Acun mutlaka ve mutlaka sen bunu düşünürsün fakat senin için vakti ve zamanı geldiğinde benim için uygun olduğunu düşündüğün bir proje karşına çıkarsa ben yanındayım buradayım bunu aklının bir yerine not et.’ O zamandan sonra ise Acun ile iki, üç kere daha yan yana geldik.
Proje oldu benim içime sinmedi ‘Yok dedim, Acun bu bana göre değil.’ Proje oldu zamanlama olarak olamadı falan sonra geçtiğimiz yaz beni aradı o ara güneyde tatildeydim. ‘Döndüğünde yanıma gelir misin?’ dedi. Gittim, ofisinde buluştuk. Acun’un ofis meğerse bizim show dünyasının merkeziymiş, hani güneş sisteminin merkezi gibi yörüngede dönen minimum gezegenler varya aynı onun gibi. Neyse gittik ve çok şen şakrak bir ortam vardı.

Bana The Voice’un yani Türkiye’deki adım ile O Ses Türkiye’nin yurtdışında ki Hollanda versiyonunu seyrettirdi. ‘Ben çok beğendim’ dedi. ‘Adamlar başkasına vereceklerdi bu formatı uçağa atladım gittim masa başında adamları ikna ettim ve ben aldım bu formatı.’ dedi. Benimde seyretmemi istedi ve izlemeye başlayalı bir buçuk dakika olmuştu ki ‘Ben varım bu projede’ dedim, el sıkıştık. Bu olay temmuz ayında oldu. Ağustos, eylül hatta temmuz ayıda dahil üç ay sürekli jüri olayını konuştuk. Acun’un ilk jüri olarak el sıkıştığı bendim dolayısıyla başından beri dahil olduğum için jüri kurgusunu o kafasında düşünürken ara ara şu olsa ne dersin bu olsa ne dersin tarzında kendi aramızda konuştuk. Acun’un en büyük özelliklerinden biri doğru insanları ve kimyası birbirini tutabilecek insanları yan yana getirebilmesi. İnce eleyip sık dokuyor zihninin içinde bence şu dörtlüye bakıyorsun şu dörtlünün içinden birini çıkarıp başkasını koyayım dediğinde çıkarıp başkasını koyamıyorsun yerine bence muhteşem bir dörtlü oldu çok keyifli bir dörtlü .

M.Ö: Acun Ilıcalı’nın yanında projeye katılmanda Hülya Avşar etkili oldu mu?

M.S: Hülya Avşar akla gelen ilk isimlerden biriydi sonra Hülya, Yetenek Sizsiniz‘de jüri olduğu için sanırım ben olmayayım olmasam mı acaba diye düşündü. Acun’a sordum ‘Ne oldu Hülya’ dedim. ‘Tamam mı?’ dedim. Ya Hülya galiba…
‘Yapma gözünü seveyim ne olur ne yap yap ikna et Hülya’yı’ dedim. Hülya ile geçen gün yan yana otururken siz bir bütün olmuşsunuz jüri koltuğuyla dedim. Ben, Hadise ve Murat ilk defa jüri üyeliği yapıyoruz ve bu takımda Hülya’nın olması bence çok kıymetli. Bu kadar kısa sürede jüri yan yana gelebilir ama enerjisi tutmayabilir, ekrana geçmeyebilir. Bu dörtlüyü bu kadar kısa sürede bir bütün olarak yansımasının çok önemli faktörü Hülya Avşar. Hepimizi rahatlattı hepimize yürüyebileceğimiz koridorun genişliğini gösterdi. İyi ki kabul etti iyi ki Hülya Avşar var bu jüride. Tartışılmaz boyutlarda Türkiye’nin jüri koltuğuna en yakışan isimlerinden biri.

M.Ö: Birçok insan senin müziklerinle büyüdü senin müziklerinle hala keyif alıyorlar, dinliyorlar.

M.S: Bu dörtlü arasında şöyle bir durum var.Yorumcu olarak bu jüride bir tane prodüktör var o da benim. Yani Prodüktörlük derken kendi albümü için değil bir başkasının albümü adına bir olayı sıfır noktasından en zirveye taşıma yolculuğunu yaşamış bir tane jüri üyesi var o da Mustafa Sandal. O yüzden ben koltukta otururken prodüktörlük geçmişimin çok avantajı olduğunu düşünüyorum. Defalarca yapmışım bildiğim bir süreç bir şarkıyı başka biri adına o kıyafeti dikmişim. Sıfırdan o kıyafeti dikip giydirip o sanatçının ondan sonra podyumda en güzel taşıması için çalışmalar yapmışım defalarca. Bugüne kadar kaç tane hit kaç tane şarkı kaç jenerasyon kaç kişi Mustafa sandal şarkılarıyla bir şeyler yaşamış, iz kalmış bunların hepsinin çok önemi var ama bu demek değildir ki bu yarışmada bütün bunların hepsi avantaj ve ben jüri olarak veya benim yarışmacım yarışmada birinci çıkacak demek değil. Bu sadece yarışmacı hangi jürinin takımında olması için karar verirken kafasında bulundurması veya düşünmesi gereken önemli bir faktör ama yarışmacılar zaten jüriler açıklandığında kafasında direk koymuş ben şunun ekibinde olmak istiyorum diye ona yapacak bir şey yok. Zaten burada işin keyfi dördümüzde takımlarımızı yaptığımızda o takımların içimize sinmesi ve evet benim takımım budur benim takımımda 16 ses var ben istediğim takımı yaptım diyebilmeliyim.

MUSTAFA SANDAL “BİR KİŞİDE AKLIM KALDI, ONU DA HADİSE KAPTI”


M.Ö: Bu yarışmadan çıkan yarışmacı ciddi ciddi isim olacak Hülya hanımda bunu söylüyor mesleki kariyeri olacak diyor sen ne düşünüyorsun?

M.S: İnşallah. Burada niyet çalışma bir şeyi çok istiyorsan çalışacaksın. Çok istiyorum peki ne yapıyorsun bunun için işte çok istiyorum bir şeyi çok istiyorum demek yetmiyor. Yarışmada birinci olarak çıkmak belki ilk beşin veya üçün arasından çıkmak tabi ki önemli bir şey ama yolun başı bile değil neredeyse. Bu yarışmadan çıktıktan sonra niyet ve o niyeti istikrarla inatla takip etmek çok önemli. Bu yarışmadan çıktıktan sonra seni daha çok insan tanır daha çok insanda merak uyandırırsın. Ben bu işe ilk başladığımda hep niyetimde uzun soluklu olmak vardı. Bütün çalışmalarımı bütün hedeflerimi hep buna göre yapıyordum. İlk albümü yaptım bitti ilk albümün piyasaya çıktığı günün akşamı ben bir buçuk iki sene sonra çıkacak albümün şarkısını yazıyordum evde. Tamamen niyetle alakalı o senin ne kadar istediğin inancını başkalarına geçirebilmenle alakalı bu yarışmada birinci oldum çıktım evet hadi Türkiye böyle bir şey yok. İnsanlara bu işi ne kadar ciddi aldığını ve bu işte ne kadar istikrarlı olmak istediğini ne kadar gösterdin veya bunun için neler yaptın. Bu yarışmadan birinci çıkabilirsin çok uzun soluklu bir star da olabilirsin. Ama bu insanın neyi nasıl yaptığıyla alakalı bir şey.

M.Ö: Peki şu ana kadar izlediklerinin arasında ışık gördüğün var mı?

M.S: Işık görebileceğimi hissettiklerim var daha henüz ışık görmüşlüğüm yok. Üzerinde biraz çalışıldığında parlayabilecek, parlayabileceğini tahmin ettiğim iyi tahminde bulunduğum kişiler var. Bir tanesi var ki onu da hadise kaptı.

M.Ö: Biraz aklın kalmış

M.S: Bir kişide aklım kaldı ve biliyorum ki onun ilk tercihi bendim jüri olarak. Üç kişi döndü bir tek ben dönmedim. Neden dönmedim niyetliydim basmaya üç kişi döndü ya bir soluk alayım dedim üçü bir kapışsın dedim. Sonradan öğrendim ki onun ilk tercihi benmişim kısmet. Hadiseye döndüm dedim ki: şu ana kadar bu yarışmada ki en önemli çıkan bence bir numara olabilecek ciddi birinciyi oynayacak kişiyi kaptın onun farkında ol dedim.

M.Ö: Senin için müzikal kariyerin için söylenecek pek fazla bir şey yok, başarılısın. Peki oyunculuk konusundaki kariyer planlaman ne durumda?

M.S: Reklam filmlerindeki performanstan sonra çok teklif aldım sinema teklifi, dizi teklifi çok teklif aldım bu tekliflere de hemen atlamadım. Bir şeyi iyi beceriyor olmak hemen o konuyla ilgili ahkam keseceğin anlamına gelmemelidir. Bir kere onu sindirelim, onun üzerine biraz çalışmalar yapalım, biraz palazlanalım çünkü bütün gün reklam çekiyoruz ve 40 saniyelik ya da bir dakikalık bir film oluyor ama bir film içinde durmadan bir performans sergilemek ya da diğer başka oyuncularla paslaşarak bir performans sergilemek ise başka şeylerdir. Mesela New York’ta Beş Minare benim için bir üniversite gibiydi bir okul gibiydi ve bu herkese nasip olmaz böyle bir okul. Yani çıktım bir anda Danny Glover duruyor ve karşı karşıya oynayacağız. Ara ara Allah'ım rüya mı görüyorum, az sonra beni biri uyandıracak. Bunları dediğim anlar olmadı değil. Soluma dönüyorum Robert Patrick çocukluğumuzun Terminatör'ü. Diğer taraftan Gina Gershon. Ayrıca Hollywood sistemi ve o sistem içinde çalışmak. 'Acaba bunlar kamera şakası mı?' Mesela şimdi bu başrolde aşk yani içinde bulunduğum sit-kom benim için o kadar kıymetli bir okul ki. Bir kere oyunculuktaki en zor mertebelerden biri, tiyatro sahnesi hariç sit-komdur. Sit-kom affetmiyor yani sinema sahnesinde bile durup sahneyi tekrar ve tekrar çekiyorsun. Karşımda tiyatro oyuncuları ve sağlam oyuncular var. Bir ezber provası bir hareket provası yapıyorlar ve 'kayıt'. Herkes tiyatro sahnesi gibi akıyor. Dersini çok iyi çalışman lazım onların arasında o topa girmek için. Çünkü hata affetmiyor ve iki üç bölüm biraz ambale oldum Allah'ım neredeyim diye. Bir de New York’ta Beş Minareden çıkıp ona girmişim çünkü ikisi bambaşka seviyeler. Anladım ki sit-kom başka bir kulvar. Bir oyuncu sit-komda oynayabiliyorsa bunu bir şekilde kıvırabiliyorsa büyük konuşmak gibi olmasın ama her yerde oynayabilir ve birçok rolün altından da kalkabilir.

MUSTAFA “YARIŞMA SÜRESİNCE HEP BEYAZ TŞÖRT GİYİCEM, NEDEN Mİ?...”

M.Ö: Sizin O Ses Türkiye ile alakalı bir mesajın var mı jüri üyelerine?

M.S: Çok birbirimize sataşmıyoruz tabi ki bir rekabet söz konusu. Ben bu jüride tabi ki yarışmacımın birinci olmasını isterim. Onun için buradayım zaten. Bunun haricinde de benim için çok eğlenceli, çok keyifli bir tecrübe oluyor. Koltuğu da kolay kolay bırakmaya niyetim yok. O koltukta iyi hissediyorum yani kendimi. Bakalım ne olacak? Yarışmacıları düşünüyorum aslında şimdi. Beyaz tişört giymemin bile bir anlamı var benim için. Bütün bölümlerde beni beyaz tişörtle göreceksiniz. Acun'a teşekkürler bu kadar keyifli bir formatı Türk seyircisine buluşturduğu için. Ayrıca ekibine. Çünkü muhteşem bir ekip ve burada ne kadar emek vererek ve ne kadar detayların üzerine yoğunlaştıklarını da görüyorum. Hakikaten hepsinin ellerine sağlık. Yarışmacı arkadaşlara şunu söylemek istiyorum. Zaten bir niyetle burada bu sahnede olmak, bizlerin karşısında ve bizlerle birlikte bu anı paylaşıyor olmak bile başlı başına bir keyifli bir tecrübe. Belki istedikleri sonucu almasalar bile bu tecrübeyi yaşamış olmaktan ötürü bence keyifli olsunlar ve bunun keyfini çıkarsınlar.

M.Ö: Neden?

M.S: Bu Kız Beni Görmeli dediğim günlerde beyaz tişörtüyle biliniyordu Musti. Yola çıkarken böyle çıktım ben. Bu yüzden o koltuğa hep beyaz tişörtle oturacağım. Musti beyaz tişörtlü Musti sloganı vardı ve onları düşünüyorum ben. Yarışmacılar belki 20 gündür doğru düzgün uyuyamıyorlar. Tam çıkmadan önce merdivenlerde sıra onlara geliyor artık ve dizlerindeki hissi düşünüyorum. Şarkıyı söylerken o koltuk dönecek mi dönmeyecek mi? Bunun onlardaki etkisini düşünüyorum. Ben aslında jüri olarak o koltukta oturuyorum ama her çıkan yarışmacıyla yarışmacıyım.