Ahu Türkpençe ile çok özel

Ahu Türkpençe, hakkında bilinmeyenleri Seninle dergisine anlattı

Dünyanın gidişatını nasıl görüyorsunuz?

- Biz insan olamadıktan sonra dünyanın gidişatının hayırlı olması mümkün değil. Keşke hepimiz dünya insanı olabilsek, keşke derdimiz daha çok para, daha çok toprak olmasa da mutlu yaşasak. Birbirimize dokunarak, birbirimize değerek insan insan yaşasak ne güzel olurdu. Savaşların sebebinin de para olduğunu düşünüyorum. Ben bu ülkeye giriyorum, yardımcı oluyorum yalanını artık kimse yutmuyor. Bunun sebebi daha fazla güç ve para sahibi olmak.

Parayla aranız nasıl?

- Yettiği kadarından fazlasını istemiyorum. “Sekiz tane evim var, bir tane daha almalıyım” gibi bir hırsım yok. Daha çok param olsa hayvan barınaklarına yardımcı olurum. Çocuklara bir şeyler yapmaya çalışırım. Kefenin cebi yok!

Nasıl bir çocukluk yaşadınız?


- Keyifliydi. Eskiden daha fazla oynayacak yer vardı. Apartmanların bahçeleri vardı en azından. Bu kadar çok gökdelen yoktu. Şimdiki çocuklar sitede yaşamak zorunda kalıyor. Ya da müstakil evlerinin olması gerekiyor.

Doğa için neler yapıyorsunuz?

- Daha yeşil olan alanlarda yaşamayı tercih ediyorum. Hayvanlarım var; kedi ve köpekler. Kağıtları ayrı poşetliyorum, pet şişeleri ayrı poşetleyip kumbaralarına atıyorum. Bez çantalarla alışverişe çıkıyorum. Hayvanlar için köşe başlarına kaplarla su koyuyorum. Belli noktalara yemekler bırakıyorum.

Ahu Türkpençe ile çok özel

SOKAKTA GÜLŞEN DE DİYORLAR ESMA DA

Kiehl’s’ın sosyal sorumluluk projesine nasıl dahil oldunuz?


- Doğayla alakalı, yeşili, çevreyi korumak için geliştirilmiş uzun soluklu bir projeydi ve bana sunduklarında çok hoşuma gitti. Bunun daha öncesi varmış, sonrası da olacak, dönemlik bir proje değil. Bu projede olmamın en önemli sebebi, sürekliliğinin olması. Markanın ürünleri satıldıkça çocuk parklarına ağaç dikilecek.

İnsanlar sizi hâlâ “Bir İstanbul Masalı”ndaki Esma olarak tanıyor...


- Bana sokakta Gülşen diye bağıran da var, Esma diyen de, ismimle hitap eden de. Ama bunlar beni üzmüyor. O işleri sevmişler, hâlâ hatırlıyorlar ki öyle çağırıyorlar. Her bir karakterim benim için gurur meselesi oluyor. Beni motive ediyor bu tür şeyler, hoşuma gidiyor. “Şöhret” dizisini seyredip çocuğunun adını Gülşen koyanlara da rastladım. Aslında beni değil, oradaki karakteri seviyorlar, bu mutlu eden bir durum.

Sizin o karakterler içinde en sevdiğiniz hangisiydi?

- Benim için her biri apayrı deneyimler. Karakter üzerinden değil, durum ve ekip üzerinden “Kaybedenler Kulübü”ndeki Zeynep karakterini başka bir yere koyabilirim. Televizyondaki karakterler şablon olması, fazla uç noktalara gitmemesi nedeniyle birbirine yakın roller oluyor. Sinemada ise farklı bir noktadaydı Zeynep. O yüzden diğerlerinden ayrışıyor.

Ahu Türkpençe ile çok özel

GELDİĞİM NOKTADAN ÇOK MEMNUNUM

Siz kaybedenlerden mi, kazananlardan mısınız?


- Kimin kaybedip kimin kaybettiğine ancak kişi kendi karar verebilir. Mesela benim için A şahsı kaybedendir ama o A şahsı geldiği ve bulunduğu yerden çok memnundur, kendi içinde kazanandır. Ben kendimce kazananım, çünkü geldiğim yerden, bulunduğum noktadan, yaşadıklarımdan çok memnunum.

Peki, geçmiş mi, gelecek mi?


- İçinde bulunduğum anı değerlendirme taraftarıyım. Geçmiş, bizim beyin kıvrımlarımız arasında bulunuyor. Geçmişi elde tutamıyorsun. O hissi hatırlayabiliyorsunuz, beyin sizi kandırıyor bazen. Geçmiş ya da gelecek diye bir şey yok aslında. Bir tek şu an var. Şu anı değerlendirmek gerekiyor.

Niye oyuncu oldunuz?

- Farklı farklı karakterleri canlandırıp o dertleri paylaşabilmek için. Çok hoşuma gidiyor o karakterin derdini anlamak, hissetmek; insanlarla paylaşmak bana değerli geliyor.

Özel biri misiniz?

- Evet, özelim ama herkes özeldir. Öyle olmasaydık, birbirimize benzerdik. İnsanın kendisinin değerini bilmesi gerekir.


JEAN PANTOLON VE SPOR AYAKKABI VAZGEÇİLMEZİM

Dışarıdan bakınca daha romantik biri gibi görünüyorsunuz, öyle misiniz?


- Dışarıdan romantik görünüyorum ama ruhum biraz daha rock. Bu tarz müzik dinlemekten hoşlanıyorum. Genel anlamda da hep göz önünde olduğum için ortama uygun giyiniyorum. Bu da yanıltıyor.

Tarzınız nasıl peki?


- Rahat giyinirim. Jean pantolon ve spor ayakkabı vazgeçilmezimdir. Üzerine bir de ince bir tişört yetiyor.

Alışveriş duraklarınız nereler?

- Belli bir yerim yok ama Beyoğlu’ndaki pasajlara giderim, orada çok ucuz ve güzel şeyler var. Enteresan ikinci el ürünler de bulabiliyorsunuz. Marka yerlerden de davetler için kıyafet alır, keyifle giyerim.

Tatil tercihiniz?

- Bol bol spor yapabileceğim, arkadaşlarımla rahat edeceğim orta kalabalıktaki yerler.

Ahu Türkpençe ile çok özel

KEŞKE HERKES AŞIK OLABİLSE

Gelelim aşka...


- Aşk çok güzel bir şey, keşke herkes aşık olabilse. Aşk sadece sevgiliye duyulabilen bir duygu değil. Bir eseri, mesleği aşkla sevebilir ve yapabilirsiniz. Ben mesleğini aşkla yapabilenlerdenim.

FİZİK DERSLERİNDEN KOPMAK İÇİN PANDOMİME BAŞLADIM

20 yaşına kadar oyunculukla, tiyatroyla ilgili bağınız olmadı. Ne oldu da 20 yaşında oyuncu olmaya karar verdiniz?


- Fizik bölümündeydim; çok zor ve yoğun bir bölüm. Laboratuvarların dışındaki dersler insanı delirtecek kadar zor. O baskıdan beni ayırsın, koparsın diye hobi olarak pandomim yapmaya başladım. Pandomim eğitimi aldığım yerde özel bir pandomim tiyatrosu grubu vardı. Yetenekli görmüşler demek ki beni o gruba dahil ettiler. Sonra baktım en mutlu olduğum, kendimi iyi hissettiğim yer fizik bölümü değil pandomim yaptığım yer, o zaman kendimi boşuna kasmayayım ve sevdiğim işi yapayım dedim. Müjdat Gezen Sanat Merkezi’nin sınavına girdim, kazandım ve okudum. İyi ki de seçmişim.