Kimse onun kadar 'evet' demedi

Artık konu kapandı! Tünelin ucu tüm bekâr kadınlar için karanlık. Çıta yediye çıktı bir kere! Nitekim Türkiye'nin en R'li, en güvenilir, en halkın dostu starı seçilen Seda Sayan evlilik sırasını kimseye kaptırmayacağını yedinci kez ilan etti

Sanki memleketin üzerinde dev hoparlörlerden şu ses yankılandı: “Lütfen lütfen; yığılma yapmayalım, önce sanatçımız evlenecek!” Al işte Google önünde, aramaya “Seda” yazdın mı, “Sayan”ını o peşinden kendi getiriverir. Sanırsın ülkede başka Seda kalmadı. Gördünüz mü sonuçları: 1: Seda Sayan, 2: Seda Sayan evlendi! Allah’ın emri Peygamber’in kavliyle Google bile kabullendi durumu...

VER EKOYU, VER EKOYU
Türk filmi gibi; Samatya’nın kenar mahallelerinden çıkıp vardığı düğün salonlarından pavyonlara, oradan Gülizar Gazinosu’na transfer oluyordu. Sarı saçlarıyla keşfedilmeyecek gibi değildi, “Ver ekoyu, ver ekoyu” türünden gazinolarda “Se se se da da da sa sa sa yan yan yan” sesinin ardından kendini sahnelere atıyordu. Aranan solist olmuştu. Seda Sayın derken Seda Sayan oldu; film hızlandı, o dönemin ünlü futbolcularından Rıdvan Kılıç’la ilk nikâhını yaptı. Altıncı ayda gelen ayrılığın altında Sayan’ın bütün parasını idare etmesi için Rıdvan Kılıç’a verdiği ancak onun paraların yarısını cebine attığı iddiası yatıyordu.

ŞİDDET DOLU BİR AİLE
Halbuki hikâyenin taa en başında, daha o zaman Google yoktu, takvim 30 Aralık 1965’i gösterirken Aysel Gürsaçar adıyla gecekonduların iç içe geçtiği Eyüp’te; kavganın hiç eksik olmadığı bir aileye doğdu. Babası alkolikti, onlar ekmek bulamasa da babası için içki parası hep bulundu. Seda’nın siyah beyaz aile albümlerine özenmesi o yıllardan kaldı. Yine babasının kırıp döktüğü bir gün henüz 15 yaşındaydı, evden kaçtı, geceyi sokakta geçirdi. Kafaya koymuştu, “şarkıcı” olacaktı.

TAM ÇOCUK YAPILACAK ERKEK

Maksim günlerinde Beşiktaşlı Sinan Engin’le tanıştı. “Sinan tam çocuk yapılacak erkek” dedi ve yaptı. 1990’da evlendiklerinde, Seda Sayan artık evinin kadını, çocuğunun anasıydı. Sahneye çıkmadı, kimselerle görüşmedi. Ama olmadı, altı yıl sonra boşanma kâğıdı geldi. Prestij Müzik’in en şaşaalı dönemlerinde sahneye Mahsun Kırmızıgül’le çıktı. Mahsun maçoydu, Seda dobra, Mahsun aşkların en büyüğüydü. Ayrılıkları da aşkları kadar sert oldu. Prestij Müzik çökerken, ikili küfürlerle ayrıldı. Şirket yüzünden mahkemelik olduklarında; Mahsun’u “delikanlı” olmaya çağırdı, Seda’nın arkasında mafya var deniyordu. Ama o gündemi bir trafik ışığı hızıyla değiştirmesini bildi. Kırmızı ışıkta dururken Seda Sayan’a “Sizin hayranınızım” demesiyle birlikte Soner Yapcacık kendini nikâh masasında buldu. Damadın köyünde evlenildi, düğün fotoğrafları basına dağıtılmadan boşanma celbi de geldi. Sayan’ın bu evliliği; Prestij Müzik’e kaset anlaşmasını tek taraflı feshettiği için 70 milyara yakın borcunu düşürmesi için yaptığı söylendi. Evlenince iş akti fesholuyordu. Soner’in 15 dakikalık kocalık rolü bitmişti.

MAHALLELİ STÜDYODA
Aşkların kadını Seda Sayan için evlenmek hıçkırık gibiydi, evlenesi geldiğinde kendini tutamıyordu. Bir imza da işadamı Tuncay Kıratlı için geldi. “Bir hasta ziyareti bir de Seda Sayan nikâhı uzun olmaz demişler, hadi bana müsaade” dedi, yedi ay sonra bu yastıktan da kafasını kaldırdı Kadırgalı. Kurduğu ilişkiler derinleşiyordu. Kardeşi Sedat, Sedat Peker’in adamıydı. Hani şu kardeş Sedat; ağabeyini Şahin’i kafasından vurandı. İki Sedat’ın en yakın arkadaşı Gökhan Şükür’dü, Seda Sayan nikâhı bastı. Genç bir erkekle evlenmişti yine, ama bu da okeydi. Artık zaten o sabahların sultanıydı. 11 yıldır sevişemeyen çiftler de, gözünden ameliyat olmak isteyenler de Seda’nın kapısındaydı, misyon kadınıydı. Televizyon dünyası bir şehir olsa, şehrin akıl hastanesi Seda Sayan’ın programıydı. Leğende cüce yıkamalar, canlı yayında botoks yaptırmalar, Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül’ü tanımayıp “Naber lan Mustafa, ne iş yapıyorsun orada” demeler... Normal hayatında yaptığı her şeyi ekranda da yapıyordu. Türkiye’nin (en) parantezinde yine (en) tolere ettiği insan Seda Sayan’dı. Onun tüm taşkınlıklarını, aşklarını alkışlayan seyirci, gidip evde kızını töre cinayetine kurban verendi aynı zamanda! O günlerde pek de tanınmayan Nihat Doğan’la aşkını canlı yayında yaşadı. Reyting yükselsin diye dans da etti, didişti de... Mahalleli ona hayrandı, hatta ÖDP başkanı iken partinin düşük oy almasını Ufuk Uras bile çıkıp şöyle açıklayacaktı: “Seda Sayan’ın halkla kurduğu diyalogu çözebilseydik, biz de çok oy alırdık!”

SÜLALENİN REİSİ

“Ekrandaki kadın evde yok ayol” imajını veriyordu hep. Basit bir magazin figürü olduğunu kabul etmiyor, Türkiye’nin Oprah’sı olduğunu iddia ediyor, hatta Oprah’nın ABD’de RTÜK olsa başarılı olamayacağını dahi söylüyordu. Koca bir sülaleye bakarken, sülanenin cCc Seda Reis cCc’siydi. (En) parantezinde dergici de oldu, marketingci de, dizi oyuncusu da... Tamer Karadağlı ile çektiği Fedai’de assolistti, kendisinden para tırtıklayan bir kardeş ve boşanmak istemeyen bir kocayla uğraşıyordu. Onu uğraştırmamak lazımdı. Tehdit edebilirdi. Günün birinde; Aysun Kayacı’nın babasını canlı yayına çıkarmasının ardından yaşanan gerginlikte, televizyonda haykırarak, “Ben çete lideri miyim?” diye sordu. Nitekim; canlı yayında oğlunun ‘manevi baba’sı olan ve o sırada cezaevinde yatmakta olan şahsın çok sevdiği bir şarkıyı, ekranlardan canlı canlı okumuş ve kendisine armağan etmişti. Bir gazeteci, o günün Sedat Peker’in doğum günü olduğunu keşfetmişti.

UZAYDA DÜĞÜN

Tek evlenmediği Nihat Doğan’ın ardından, ondan 12 yaş küçük olan şarkıcı Onur Şan’la evlendi. O günlerde verdiği bir röportajda; Kadırgalı buyurmuştu: “Ben çaktırmadan benmerkezci yaşarım. Kendimi severim, kendime iyi bakarım, önce ben gelirim! Her şeyi kendim için yaparım!” Onur okula, Seda sete derken; bu evlilik de bitiverdi. “Bu halk beni izlemekten bıkmaz ve sıkılmaz!” diyen, bir içecekle bizi yaşatan, iş-aş kapısını açan, başlıbaşına bir Kadırgalı Holding’ti. Programda çamlar devirse de, programın adını Sabah Sabah Seda Sayan’dan Pata Küte Seda Sayan’a da çevirse de, Atatürk mumyasıyla stüdyoda otursa da Türk halkının ona olan patolojik güveni yerle bir olmadı. Hani uzayda hayat olsa, Türkiye’den bir gidip baksın diye görevlendirelecek insan o’ydu. “Bacım sen bir bakıver be” desek oraya yetişir, göz hastanesini oraya yerleştirdi. Uzayda yaşarken “sedosfer”de yankılanacak anons da şimdiden belliydi: “Yarın tüm halkımız Mars Düğün Salonu’nda gerçekleştirilecek Seda Sayan’ın onikinci nikâhına davetlidir. Hayranlarına duyurulur!” Tünelin ucu karanlık demiştim ize...

Habertürk