Yeşilçam'ı nasıl kandırdılar?
Trajikomik ve tam filmlik bir olay bu. Yeşilçam tarihinde, yapımcısından yönetmenine, figüranından set işçisine, karakter oyuncusundan jönüne, 300 civarındaki insanı, oynadığı müthiş oyunun parçası yapan başka biri daha çıkmadı.
20’li yaşlardaki bir genç, Yeşilçam’ın usta oyuncularına öyle bir oyun oynadı ki, hiçbiri girdiği şoktan daha kurtulamadı.
Gelelim olayın kendisine: İlyas Ö. adlı 20’li yaşlarda bir genç Yeşilçam’a gelir ve önce Yusuf Çatalbaş’ı, onun aracılığıyla Yeşilçam’ın emekçilerinden Necdet Kökeş’i bulur. Bir amcasının Kütahya milletvekili, öteki amcasının Kütahya Porselen’in sahibi olduğunu söyleyen genç, “Amcam Türk Sineması’na ve Yeşilçam’a aşık biri. O yüzden Kütahya Seramik’in, Kütahya’da çekilecek altı serilik yeni reklam filminde Yeşilçam’ın tüm jönleri ve karakter oyuncularını oynatmak istiyoruz” der ve ilk olarak Kökeş’le el sıkışır. Bölüm başı 50 bin lira 48 yıllık sinema emekçisinin rüyasında bile göremeyeceği bir paradır. O yüzden “Acaba rüyada mıyım?” diye kendine çimdik bile atar.
İ.Ö., bölüm başına 50 bin liraya anlaştığı Kökeş’ten kadroyu oluşturmasını da ister. Kökeş, 50 bin liranın ve arkadaşlarını böylesi ballı bir işin ortağı yapmanın hayaliyle işe koyulur. Listeler yapılır, İ.Ö., cep telefonunu Kökeş’in önüne koyar ve “Ara, olayı anlat, sonra da bana ver” der. Kökeş de öyle yapar. Kökeş iki günde 100’e yakın oyuncuyu arar, önce müjdeli haberi, sonra da işin patronu İ.Ö.’yü onlarla görüştürür. Herkes böyle cazip bir teklife sorgusuz, sualsiz balıklama atılır.
Çünkü figüranlar için bölüm başı düşünülen paranın tabanı 5 bin, tavanı ise 15 bin liradır. Yeşilçam’ın eski jönleri ve karakter oyuncuları içinse bu rakam 50 bin ile 150 bin lira arasında değişir.
Kökeş, “Yeşilçam demek sadece bu oyunculardan ibaret değil. Acaba kamera arkasındaki emekçileri de projeye dahil edebilir miyiz?” deyince İ.Ö. hemen telefona sarılıp, amcasını arar ve sonra da müjdeyi verir: “Amcamla konuştum, ‘İstediğinizi oynatın’ dedi. 500 kişiye kadar yolu var. Yalnız amcam, Çağla Şikel’le Alişan’ın programında seyrettiği Meral Zeren ve onun gibi ekonomik sıkıntı çeken oyuncuların projeye mutlaka dahil edilmesini istedi.” Böylece liste daha da genişler ve 300’e yükselir. Yeşilçam’ın sadece jönleri, karakter oyuncuları, figüranları değil, yapımcısı, yönetmeni, set işçileri bile çekilecek reklam filminin kadrosuna dahil edilir.
İ. Ö., çıtayı biraz daha yükseltir ve Cüneyt Arkın’ı da kadroya ister. Arkın’dan randevu alınır. Görüşmeden sonra, “Cüneyt Arkın da tamamdır. Çünkü açık çek verdim ona” der ve 24 Nisan’da ekibe şöyle bir teklifte bulunur: “İki amcam da sizlerle tanışmak istiyor, ama köşkün bahçesi aynı anda ancak 40 kişi alıyor. O yüzden oyuncuları gruplar halinde ağırlayacaklar. İlk yemek Pazar akşamı. Yemekten sonra herkese zarf içinde avansı verilecek. Amcamın köşkü, Orhan Gencebay’ın Baltalimanı’ndaki evinin karşısında, ama açık adresini bilmiyorum. O yüzden Taksim’de toplanalım, ben otobüs ayarlarım, onunla gideriz.”
İlk davete katılacak ekip belirlenir. Aytekin Akkaya, Engin Çağlar, Necdet Kökeş, Hakkı Kıvanç, Süheyl Eğriboz, Erol Tezeren, Doğan Tamer, Yusuf Sezer, Çetin Başaran, Dündar Aydınlı, Mehmet Uğur, Hasan Yıldız, Hasan Demircan, Orhan Çoban, Sırrı Elitaş, Ahmet Salih Eskici, Yavuz Karakaş, Ahmet Fırat, Aziz Sarıkaya, Erhan Canan, Nusret Özkaya, Ali Konkur, Tuncay Akça ve Ramiz Yalçın davete Taksim’den kalkacak otobüsle, Nuri Alço, Serdar Gökhan, Mahmut Hekimoğlu, Engin Çağlar ve Hikmet Taşdemir de, otobüsü takip edecek otomobilleriyle gidecektir. 28 kişi saat 19.00’da Taksim’de buluşur. Ortada ne otobüs vardır, ne de davet sahibi. Kökeş’in telefonla ulaştığı İ.Ö., “Otobüsle geliyorum, trafik var, o yüzden biraz geciktik” der.
Ekip beklemeye devam eder. Soğukta tir tir titremeye başlayan oyuncular, yakınlarında duran her otobüse “Nihayet geldi” diye koşar, ama boşuna. Taksim’de buluştuklarında, hayatlarında kazanamadıkları parayı bir reklamla nasıl elde edecekleri üzerine şakalar yapan oyuncularda vakit ilerledikçe ve İ.Ö.’nün telefonu kapalı çıkınca huzursuzluk başlar. İki saat sonra da ‘bomba’ patlar.
Nuri Alço’nun telefon trafiğinden sonra gerçek ortaya çıkar: Ne böyle bir davet vardır, ne de Kütahya Porselen’in Yeşilçam oyuncularıyla çekeceği reklam projesi. Hayatlarının sonbaharında ayaklarına gelen ‘ballı kısmet’in heyecanıyla en şık kıyafetlerini giyip Taksim’e giden yılların oyuncuları, hayal kırıklığı ve hüsranla evlerine döner. Şimdi hepsi şu sorunun yanıtı peşindedir: “Biz bu oyuna nasıl geldik? Bu genç niye bizi böyle bir oyuna getirdi?”
Gelelim olayın kendisine: İlyas Ö. adlı 20’li yaşlarda bir genç Yeşilçam’a gelir ve önce Yusuf Çatalbaş’ı, onun aracılığıyla Yeşilçam’ın emekçilerinden Necdet Kökeş’i bulur. Bir amcasının Kütahya milletvekili, öteki amcasının Kütahya Porselen’in sahibi olduğunu söyleyen genç, “Amcam Türk Sineması’na ve Yeşilçam’a aşık biri. O yüzden Kütahya Seramik’in, Kütahya’da çekilecek altı serilik yeni reklam filminde Yeşilçam’ın tüm jönleri ve karakter oyuncularını oynatmak istiyoruz” der ve ilk olarak Kökeş’le el sıkışır. Bölüm başı 50 bin lira 48 yıllık sinema emekçisinin rüyasında bile göremeyeceği bir paradır. O yüzden “Acaba rüyada mıyım?” diye kendine çimdik bile atar.
İ.Ö., bölüm başına 50 bin liraya anlaştığı Kökeş’ten kadroyu oluşturmasını da ister. Kökeş, 50 bin liranın ve arkadaşlarını böylesi ballı bir işin ortağı yapmanın hayaliyle işe koyulur. Listeler yapılır, İ.Ö., cep telefonunu Kökeş’in önüne koyar ve “Ara, olayı anlat, sonra da bana ver” der. Kökeş de öyle yapar. Kökeş iki günde 100’e yakın oyuncuyu arar, önce müjdeli haberi, sonra da işin patronu İ.Ö.’yü onlarla görüştürür. Herkes böyle cazip bir teklife sorgusuz, sualsiz balıklama atılır.
Çünkü figüranlar için bölüm başı düşünülen paranın tabanı 5 bin, tavanı ise 15 bin liradır. Yeşilçam’ın eski jönleri ve karakter oyuncuları içinse bu rakam 50 bin ile 150 bin lira arasında değişir.
Kökeş, “Yeşilçam demek sadece bu oyunculardan ibaret değil. Acaba kamera arkasındaki emekçileri de projeye dahil edebilir miyiz?” deyince İ.Ö. hemen telefona sarılıp, amcasını arar ve sonra da müjdeyi verir: “Amcamla konuştum, ‘İstediğinizi oynatın’ dedi. 500 kişiye kadar yolu var. Yalnız amcam, Çağla Şikel’le Alişan’ın programında seyrettiği Meral Zeren ve onun gibi ekonomik sıkıntı çeken oyuncuların projeye mutlaka dahil edilmesini istedi.” Böylece liste daha da genişler ve 300’e yükselir. Yeşilçam’ın sadece jönleri, karakter oyuncuları, figüranları değil, yapımcısı, yönetmeni, set işçileri bile çekilecek reklam filminin kadrosuna dahil edilir.
İ. Ö., çıtayı biraz daha yükseltir ve Cüneyt Arkın’ı da kadroya ister. Arkın’dan randevu alınır. Görüşmeden sonra, “Cüneyt Arkın da tamamdır. Çünkü açık çek verdim ona” der ve 24 Nisan’da ekibe şöyle bir teklifte bulunur: “İki amcam da sizlerle tanışmak istiyor, ama köşkün bahçesi aynı anda ancak 40 kişi alıyor. O yüzden oyuncuları gruplar halinde ağırlayacaklar. İlk yemek Pazar akşamı. Yemekten sonra herkese zarf içinde avansı verilecek. Amcamın köşkü, Orhan Gencebay’ın Baltalimanı’ndaki evinin karşısında, ama açık adresini bilmiyorum. O yüzden Taksim’de toplanalım, ben otobüs ayarlarım, onunla gideriz.”
İlk davete katılacak ekip belirlenir. Aytekin Akkaya, Engin Çağlar, Necdet Kökeş, Hakkı Kıvanç, Süheyl Eğriboz, Erol Tezeren, Doğan Tamer, Yusuf Sezer, Çetin Başaran, Dündar Aydınlı, Mehmet Uğur, Hasan Yıldız, Hasan Demircan, Orhan Çoban, Sırrı Elitaş, Ahmet Salih Eskici, Yavuz Karakaş, Ahmet Fırat, Aziz Sarıkaya, Erhan Canan, Nusret Özkaya, Ali Konkur, Tuncay Akça ve Ramiz Yalçın davete Taksim’den kalkacak otobüsle, Nuri Alço, Serdar Gökhan, Mahmut Hekimoğlu, Engin Çağlar ve Hikmet Taşdemir de, otobüsü takip edecek otomobilleriyle gidecektir. 28 kişi saat 19.00’da Taksim’de buluşur. Ortada ne otobüs vardır, ne de davet sahibi. Kökeş’in telefonla ulaştığı İ.Ö., “Otobüsle geliyorum, trafik var, o yüzden biraz geciktik” der.
Ekip beklemeye devam eder. Soğukta tir tir titremeye başlayan oyuncular, yakınlarında duran her otobüse “Nihayet geldi” diye koşar, ama boşuna. Taksim’de buluştuklarında, hayatlarında kazanamadıkları parayı bir reklamla nasıl elde edecekleri üzerine şakalar yapan oyuncularda vakit ilerledikçe ve İ.Ö.’nün telefonu kapalı çıkınca huzursuzluk başlar. İki saat sonra da ‘bomba’ patlar.
Nuri Alço’nun telefon trafiğinden sonra gerçek ortaya çıkar: Ne böyle bir davet vardır, ne de Kütahya Porselen’in Yeşilçam oyuncularıyla çekeceği reklam projesi. Hayatlarının sonbaharında ayaklarına gelen ‘ballı kısmet’in heyecanıyla en şık kıyafetlerini giyip Taksim’e giden yılların oyuncuları, hayal kırıklığı ve hüsranla evlerine döner. Şimdi hepsi şu sorunun yanıtı peşindedir: “Biz bu oyuna nasıl geldik? Bu genç niye bizi böyle bir oyuna getirdi?”