Benim için çocuk defteri kapandı

Seren Serengil, çok eski arkadaşım ve bu dünyada tanıdığım en komik kadınlardan biri

Kahkahalar eşliğinde yaptığımız bu röportajda; 80 küsur kilodan nasıl incecik bir fıstığa dönüştüğünden, yaşadığı zor günleri nasıl atlattığına varana kadar onun hakkında merak ettiğiniz her şeyi okuyacaksınız.

 *Serenciğim görüşmeyeli neler yapıyorsun? Nasıl, kaç kilo verdin?
Toplam 20 kilo verdim. En son 80 küsurlara çıkmıştım, 3 hamileliğin sonucunda alınmış kilolardı. Kilo vermem, hayata ve işime dönmem gerekiyordu. O halimle işimi de yapamayacaktım. Mecbur kaldım, yoksa 100 - 120 kiloya kadar çıkabilirdim.
* Ben senin bu konudaki hassasiyetini çok iyi biliyorum. Sen yemeğini, tatlısını bitirip arkasından dürüm yiyebilen bir insansın...
Evet, akşam TV izlerken Nutella bile yiyebilirim...
* Hayatımda tanıdığım en komik insanlardan birisin...
Bir yandan bu kadar komik olup bir yandan da acıların kadını olmak! Bu da ayrı bir şey ama...

HİÇ ALYANSIM OLMADI
* Evet, bu kadar tezatlık nasıl olabiliyor?
"Bu kadar iyi, bu kadar fedakâr, hiçbir şey beklemeden hep karşı tarafa elini avucunu ve gönlünü açan bir kişi nasıl hep sonunda kötü olabilir, kötü hissedebilir?" diye ben de düşündüm. Ve şuna karar verdim; ben hayatım boyunca insan seçmeyi bilememişim. Yoksa benim yaptığım şeyler aptallık değil aslında, anlayana çok güzel hareketlerdi. Ama tek şanssızlığım bunların değerini bilen birine rastlayamamaktı. Öte yandan bir de benim yalnız kalma fobim var. Yalnız kalmayayım, illa yanımda birisi olsun ama kim olursa olsun. Zaten böyle olmasa benim dışımda biri kalkıp internetten birini bulup evlenir miydi? Ha sokaktan biri, ha internette tanıştığın biri, ikisi de aynı... Ben o kadar sevmeye hazır, o kadar hayatı sevgi üzerine kurulu ve yalnızlık yaşamak istemeyen bir insanım ki... Yanımda her zaman birisi olsun ama bu insan kim olursa olsun. Ama tarz olarak madden kendimden kuvvetli bir insana karşı hiçbir şey hissedemiyorum ve böyle biriyle olmayı tercih etmiyorum.
* Dominantlık mı var sende?
Dominantlıktan değil, ama evlilikte küçük bir dünya istedim huzurlu olabileyim diye.
* Bunu bir doktora sordun mu?
Sordum. Ben sırf yalnız kalmayayım diye 3 kere evlendim. Gerçekten seçerek olsaydı bunların hiçbiri olmayacaktı. Düşünmeksizin, aile kurma telaşıyla, tanımadan ani verilen kararlardı. Şu anda da bu ani kararların sonuçlarını yaşıyorum.
* Onların da iyi insanlar olduklarını söyleyebilir misin bugün?
İyi insan; karşısındakini severken de ondan ayrılırken de efendice gitmeyi bilir. O yüzden bu konuda yorum yapmak istemiyorum. Muhakkak iyi tarafları vardır, mutlu anlar yaşamışımdır ve bütün bu mutlu olduğum anlar için kötü tarafları görmemezlikten gelmişimdir. Ama geçmiş zamandır, Allah herkesin yolunu açık etsin.
* Beraber olduğun kişi zengin olursa ne olacakmış gibi hissediyorsun?
O zaman etrafında çok kadın dolaşacak. İşadamıysa etrafında çok fazla insan olacak, bana zaman ayıramayacak, ben onu paylaşmak istemeyeceğim. Birlikte olduğum kişinin benimle daha fazla vakit geçirmesini istiyorum. O yüzden de küçük bir dünya kurabileceğim bir adamla daha mutlu olabileceğimi düşünüyorum hep. Kendime göre imkânlarım var. Bu imkânlarla rahat yaşayabiliyorum. Şu zamana kadar karşı taraftan bir çorap dahi almadım.
* Sen mi o tarafa veriyorsun?
Ben o tarafa bir şey vermiyorum ama istediğim evde yaşamak, istediğim elbiseyi de almak istiyorum. Küçüklüğümden beri alışkın olduğum bir hayat standardım var. Bunu da kendi kendime sağlıyorum, karşımdaki adamın huzurum açısından benden kuvvetli olmasını istemiyorum. Gerekirse her şeyi ben yapıyorum. Belki size komik gelecektir ama bugüne kadar hiç alyansım olmadı, gelinliklerimi de kendim aldım. Karşı tarafın üzerinden sorumlulukları o kadar alıyorum ki, bir zaman sonra evin hem erkeği hem de kadını oluyorum. Aslında bundan da yorulmuyorum.
Sorun onun bu fedakârlıklarımı anlamamasından ve nankörce davranışlarından sonra başlıyor.
* "Davul bile dengi dengine" derler, doğru mu sence?
Evet. Ben sadece yalnız kalmayayım, yanımdaki insan bana çok fazla vakit ayırsın diye seçim yaparken nüanslara dikkat etmedim. Bir kere ne olursa olsun annemin de hep söylediği bir laftır bu, bana çok antipatik gelirdi ama gerçekten davul bile dengi dengine... Öyle değilse zaten olmuyor. Evlilik sadece iki kişinin değil, ailelerinin de aynı masada yemek yiyebilecek denklikte olmasını gerektiriyor.
* Sen çok iyi bir eğitim aldın değil mi? Piyano dersleri filan...
İyi bir eğitim almak ya da iyi bir aileden gelmek de değil bence mesele. Sen neysen karşındaki de o olmalı. Belki karşımdaki insanlar benden çok daha iyilerdi ama... Bu arada yarın öbür gün seçeceğim kişinin; yaptığım şeyleri takdir etmesini, şımarmamasını, bir gün ayrılırsak iftira atmak yerine teşekkür etmesini bilen biri olmasına dikkat edeceğim. Bu yaptıklarımı taşa yapsaydım, taş çiçek açardı. Maalesef yaptığım fedakârlıkların ve iyiliklerin karşılığını göremiyorum. "Bugün bunları bir daha yapabilecek gücüm var mı?" diye düşünüyorum, "Yok" diyorum ama belki gene yapabilirim.
* Sen yaparsın... Önce bir kendine gelirsin, iki - üç iş yaparsın, sonra bir bakmışız Seren âşık olmuş...
Şu saatten sonra değişmeyecek tek şey var hayatımda, ben işimi yapacağım artık. Hiç kimse için ne ailemi bırakmaya ne işimden ne sevdiklerimden ne konumumdan ne lüksümden vazgeçmeye değmiyormuş. Ben yapabileceğimin en fazlasını yaptım. Türkiye'de benden başka bu fedakârlıkları yapabilecek bir kadın olduğuna inanmıyorum. Hepsini yaptım sonunda tu kaka oldum. Ne teşekkür edildi, ne "Aman ne kadar iyiymişsin, Allah razı olsun" denildi. Hiçbir şey denilmedi, çok kırgınım.

İftira atmak kolay
* Keşke ayrılırken düzgün davranılabilse...
Bunu evliliklerimle alakalı söylemiyorum, ama kaliteli bir insanla kaliteli bir şekilde ayrılırsın, kalitesiz bir insanla kalitesiz bir şekilde... Çünkü olay kontrolünden çıkıyor. Türkiye'de ünlü birine iftira atmak çok kolay. Mesela ben "Helin çantamdan parfümümü çaldı"
diyebilirim...
* Haydi ispat et bakalım, nasıl edeceksin?
Bir yerden çıkar o...
* Bu kadar kolay olmamalı iftira atmak.
Her zaman ünlü olan kişi mağdur ediliyor. Hatta suçlu gibi gösteriliyor. Gerçek olduğu araştırılmadan yazılmasına da tahammül edemiyorum. İnsanlar yazılanlara inanabilirler yani.

Mini Test
* Tatlı mı salata mı?
Tatlı, pasta...
* Evlilik mi bekârlık mı?
Bekârlık...
* Leopar mı sade mi?
Leopar...
* Erkek arkadaş mı köpek mi?
Köpek...
* Eski koca mı yeni sevgili mi?
Yeni sevgili...
* Uzun saç mı kısa saç mı?
Uzun saç...
* BBM mı SMS mi?
BBM...
* Facebook mu Twitter mı?
Twitter...
* İsa mı Musa mı?
Kesinlikle İsa...
* Etiler mi Nişantaşı mı?
Nişantaşı...
* Villa mı rezidans mı?
Villa.
* Seks mi aseksüellik mi?
Aseksüellik.

Çocuklarımı kaybettiğimi İspat etmeye çalıştım
*Neden böyle saçma bir iftiraya uğradın?
Bu konular hakkında maalesef konuşamıyorum. Ama ben bir gazeteci olsaydım, biraz eski görüntüleri araştırırdım. Biraz da iftiralarda mantık arardım. Gülünüç ve aynı zamanda beni son derece derinden yaralayan, hiçbir annenin asla yaşamak istemeyeceği bir şey yaşadım. Çocuklarımı kaybettiğim yetmiyormuş gibi bir de bunu ispat etmeye çalıştım. Beni iki kere öldürdüler.
Bu konuyla ilgili konuşamıyoruz, mahkeme kararı var. O kişi bunu söylemiş olabilir, o konuda hiçbir yorum yapamıyorum ama onu yazan ve buna çanak tutan kim varsa Allah'a havale ediyorum. Onları asla affetmeyeceğim.
Gerekli hukuki girişimleri de başlattım.
*İnsanın hamileliği belli olur değil mi?
Ben bunu ispat etmek için hiçbir çaba göstermedim Helinciğim, cevap bile vermedim. Komik olduğunu herkes biliyordu. Sonunda herkes her şeyi anladı zaten.

HAMİLEYKEN KORKUNÇ GÜNLER YAŞADIM
* Peki neden kayıplar yaşadın, hamilelik döneminde bir şeyleri yanlış mı yaptın?
Kanım pıhtılaşıyordu, yüksek tansiyon hastası oldum. Çok stresli hamilelikler geçirdim ama bunu kamuoyuna yansıtmadım. Hamileyken çok korkunç günler yaşadım. Ayağımı uzatıp da oturmadım hiç. Son hamileliğimde kızım dünyaya geldi, 4 gün yaşadı. Ama erken doğum yapmıştım, onu kaybettim. Bugün arkama dönüp baktığımda, o çocukların yaşamayacakları çok belliymiş. Annem bana "Kızım çocuğunu düşüreceksin, bu kadar stresli, üzüntülü olma, iyi değil" diyordu, bütün dedikleri çıktı. Anneme de çok üzülüyorum, o da benimle ilgili her şeyle muhatap olmak zorunda kalıyor. Bunları yaşamak ne bana ne aileme yakışmıyor. Hayatımda kırgınlıklarım, kızgınlıklarım olabilir ama biz seninle kaç yıldır arkadaşız hiç kırıldık mı? Kırılmadık! Çünkü birbirimizi kıskanmayız, birbirimizin hayatı iyi olduğu zaman seviniriz. Herkes kendi dengi olan insanlarla görüşmek zorunda. Böyle olursa kimse kimse kimseyi üzmez. Ben yalnız kalmamak uğruna hayatımı mahvettim. Artık doktorum söylediği için kendi kendime gidip kafede oturuyorum, tek başıma sinemaya gidiyorum. Ama hâlâ sokakta tek başına yürüyemiyorum. Ben hayatımdaki insanları değil, evliliği, o hayat tarzını sevmişim. O kişileri de o hayatın içine koymuşum.

HİÇBİR EVLİLİĞİMİ YAPMIŞ OLMAK İSTEMEZDİM
* Burcun ne?
Koç. Kendimi her zaman bir şeyler yapmak zorundaymışım gibi hissediyordum. Bugüne kadar tüm evliliklerimde elektrikçiyle, marangozla, bahçıvanla ben muhatap oldum.
* Mesela Alaaddin'in sihirli lambası olsa neleri değiştirmek isterdin?
Hiçbir evliliğimi yapmış olmak istemezdim.
* En başa, çocukluğuna dön...
6 ay sizde kaldıktan sonra annem beni İsviçre'ye gönderdi biliyorsun... Orada eğitimimi tamamlamayı, bir hayat kurmayı, yurtdışında yaşamayı isterdim.
* Sanatçı olmak istemezdin yani?
İstemezdim. Bugünkü aklım olsaydı; bu işlerle de, bu evlilikler de hiç alakam olmazdı. O zaman da belki internetten bir Çinli bulurdum. Julia Roberts'ın son filmi var ya, çok benzetiyorum kendimi oradaki kadına. Kadın tüm fedakârlıkları yapıyor, bir şekilde aşk yaşamak istiyor ama mutlu olamıyor. En sonunda ben de Himalayalar'a gideceğim, başka çaresi kalmadı. Sonuçta dalga geçerek anlatıyorum ama yanlış seçimlerimden dolayı çok üzüntü çektim. "Yanlış seçim" derken bu da yanlış anlaşılmasın; kimseyi yermek için değil. Ben de onlara göre yanlış seçimdim belki de. Benim isteğim, biri benimle birlikte yaşasın, akşam ona sofralar hazırlayayım, bir aile olalım, buydu...
* Öyle biri vardır mutlaka ama onlar değildi demek ki...
Evet ben de o insanı bulmak için kendime zaman vermedim. Birisinden ayrıldım, onun acısını hissetmeyeyim diye hemen başkasıyla birlikte oldum... Ama şimdi bunu tamir ettim. Ben bir senedir yalnızım. Gerçekten ağlayarak, zırlayarak yalnız kalmayı öğrendim. Sonra hep bir kız arkadaş vardı benim yanımda, o da bana zarar verebiliyordu. Bizim zamanımızdan kalma arkadaşlıklardan bahsetmiyorum. Yenilerde devreye kıskançlık girebiliyor. Artık yanımda dolaştırdığım kız arkadaş modellerinden de kurtuldum. Şu an sadece başarıya ihtiyacım var.
* Ne tür projeler var gündeminde?
Bir albüm yaptım, benim işim şarkı söylemek, şarkı söylemeyi seviyorum. Bugüne kadar yaptığım her albüm tuttu ama devamını getiremedim, umurumda olmadı bu işi yapıp yapmak. Çünkü kafamda hep aile kurma düşüncesi vardı. Ben bu işi 2001 'de bıraktım, 9 senedir yokum. Çocuğumu kaybettim, bir daha çocuk sahibi olmam çok güç. Çünkü ölüm riskim var. Benim için çocuk defteri kapandı.
* Evlatlık alırsın...
Belki sonra olabilir ama şu anda kendimi ona da hazır hissetmiyorum. Çünkü yarın öbür gün kendi çocuğunla aranda olan bir şeyi tolere edilebilirsin ama evlatlık için aynı şey olmaz. Bir aile ortamı olsun, çocuğumu da öyle büyüteyim istiyordum. Artık çocuk doğuramayacağıma göre evlenmeyi de düşünmüyorum. Evlenmeyi kafamdan çıkardım ama hayatıma giren birileri olacaktır. Çocuk veremeyeceğim bir adamdan da evlilik istemek haksızlık olur. İşimi yapmak ve başarılı olmak istiyorum. Çocuğum gitti, evliliğim gitti. Çok büyük hayal kırıklıkları yaşadım, çok büyük fedakârlıklar ettim, teşekkür yerine darbe aldım. Bu kadar üst üste üzüntü yaşayan bir insan olarak benim bir şeye sarılmam gerekiyor. Bunu ne anne sevgisi tolere edebilirdi ne de başka bir şey. Hayatıma yeni bir insan sokarak hata yapmak da istemedim. Bir tek şey var artık o da işim. İşime sarılıp başarılı olmak, bıraktığım yerden devam etmek istiyorum. Küllerimden doğuyorum, bu sene gerçekten çok başarılı olacağıma inanıyorum.

En nefret ettiğim adamdan ayrılırken bile boşanmak istemedim
* Bunun muhakkak psikolojide bir açıklaması vardır...
Vardır da, sonuçta anne baba ayrı büyüyünce, tek çocuk olunca, bu geçmişten gelen bir şey bence. 10 senede hayatıma 3 insan girdi, onlarla da evlendim. Biri 2.5 sene sürdü, son ikisi de 4 sene. Evleneyim, onları eve götüreyim istedim...
* Oyuncak mı onlar bir de yemek yedir, giydir, sula istersen... (Kahkahalar...)
Gerçekten eve götürmek istiyorum ama... Köpeklerimle beraber mutlu bir hayat istiyorum...
* İzole ediyorsun yani hayatını...
İzole de değil ama mesela sofra takıntım var. Annem babam ben, üçümüzü hiç aynı sofrada otururken hatırlamıyorum. Akşam herkes sofrada olmak zorunda gibi hissediyordum. Annemden babamdan görmediğim ne varsa, onları kendi hayatımda uygulamak istedim. En nefret ettiğim adamdan ayrılırken bile boşanmak istemedim. Çünkü boşanmaya karşıyım.
* Bunları çok güzel bir şekilde anlatabildiğine göre aşmışsın.
Şimdi aştım. Bu kadar üst üste olunca, bu üçüncü ve artık diyorum ki: "Ben iyi bir eşim, iyi bir ev kadınıyım, çok fazla teferruat düşünüyorum, sabahın köründe eşimi işe yolluyorum, kendime bir kazak almadan karşımdakine 10 kazak alan bir tipim. İşte tam da bu yüzden, çok fazla şey yapmayacaktım."