Rojin niye terk edildi?

Rojin, Rojin olabilmek için hayatını ortaya koydu. Çok üşüdü, çok kırıldı ama ne devletin, ne bir örgütün ne de bir partinin güdümüne girmedi... Ve Haber 7'ye konuşan Rojin özel hayatını tüm açık yürekliliği ile anlattı.

Güçlü, mücadeleci kadın… Geçmişle vaktini geçirmeyen, yönü geleceğe dönük kadın… Sanatı dışında artık konuşulmamayı prensip edinmiş kadın Rojin…

Onunla sohbet etmek bambaşkadır. Kâh gülersin, kâh ağlarsın… Kâh şefkat duyguların kabarır kâh öfke duyarsın… Özlemişim Rojinle sohbet etmeyi… Çok aradım. Ya ulaşamadım ya da hep bir bahanesi vardı. Sitem ettim.. Gönül koyacam dedim.Nihayetinde ikna ettim. Bakırköy de bir cafede buluştuk. Uzun uzun konuştuk.. Dinleyince ona hak vermedim değil sohbet öyle bir yere geldi ki, gözler dolu dolu oldu...

Belki de bir öykü yazılırdı o güzel yüzünden dökülen yaşlardan... Rojin,Rojin olabilmek için hayatını ortaya koydu. Doğru bildiği yoldan dönmedi hem de tek başına... Kendini karlı dağın zirvesinde güçlü hissetti... Belki çok üşüdü, çok kırıldı ama ne bir örgütün ne bir devletin ne bir partinin hiç kimsenin güdümünde olmadı... Neye inandıysa onu yaşadı. Yolun açık olsun sevgili Rojin.. Adın gibi hayat ol güneş ol…..

KENDİ YÜZÜMÜ HER GÜN GAZETEDE GÖRMEK İSTEMİYORUM

> Bu sohbeti yapabilmek için seni çok aradım. Röportaj vermekten kaçıyor musun?

> Bir albümün çıkar, bir şey olur onunla ilgili keyifle çıkıp konuşursun. Hem bilgilendirirsin hem de bir şey yapmışsın onun hakkında konuşursun. Şimdi sansasyonlarla, olaylarla, yaşanan bir takım şeylerle ilgili sanatçı olarak konuşmak gerçekten yakışık kalmıyor. Bu ülkede artık sanatçı herkese deniliyor ama ben kendime müzisyen ya da oyuncu diyorum. Gerçekten çıkıp bu lafı ona söyle, o sana cevap versin, sen onunla uğraş… Hani memlekette bir sürü sorun varken sen çıkıp orada böyle kocaman kocaman taş gibi laflar etmek bana çok lüzumsuz geliyor. O yüzden röportaj yapmaktan kaçınıyorum. Yoksa bir üretim, bir iş yaptığımda tabii ki. Ama gündemde olma kaygım yok, niye gündemde olayım ki? Ben iş yapınca, bir albüm çıkarınca, bir filmde oynayınca, oyunculuğumla ilgili bir şey olunca çıkıp konuşmak isterim. Bir ara neredeyse para teklif edenler oldu. .O hale geldi. Galiba bu ülkede düşündüğü gibi yaşamak, yani tutarlı olmak çok zor bir şey... Hep düşündüğü gibi yaşamaya çalıştım. Hem öyle söyleyip hem çıkıp her yerde, senin rahatsız olduğun konularda konuşmak hakikaten insanı yoran, bitiren bir şey. Kendinle ilgili her gün bir şey okumak ne kadar yorucu, can sıkıcı bir şey. Ben kendi yüzümü her gün gazetede görmek istemiyorum, rahatsız oluyorum.

> Medya ile ilişkilerin nasıl? Medyadan şikayetçi misin? Suiistimal edildiğini düşünüyor musun?

> Ya birkaç defa oldu ama genelde medyada herkes kimin ne olduğunu ne yaptığını çok iyi biliyor.. Herkes herkesin ciğerini biliyor. Bir sürü olaylar yaşandı. TRT mevzuunda, başka konularda da Serdar Turgut’la, Devlet Tiyatrosu’ndan istifamda da... Yani hep akli selim, aklı başında insanlar çok güzel şeyler yazdılar. Sağ olsunlar, medyada bir iki küçük şey olmuştur ama Rojin ile ilgili çok insani davrandılar. Ben farklı bir şey konuşursam nankörlük etmiş olurum.

> Bilakis destek verdiler diyebilir miyiz?

> Bugüne kadar bu ülkede ne kadar toplumsal olay, bir eylem, bir imza olmuşsa, türban için olsun, hapistekiler için olsun hep koşarak gitmişizdir. Ta kilometrelerce ötedeki insanın acısını kendi acımız bilmişiz İnsan rahat edemiyor ki. Mesela Haiti’de deprem olmuş, 100 bin insan ölmüş. İnsan gazeteye bakınca içi sızlıyor. Senin yanı başında ya da uzağında olması fark etmiyor, belki acının dozajını değiştiriyor. O yüzden gazeteciler de eli kalem tutan insanlar, aklı başında insanlar hani ne olduğunu biliyorlar. Polemik yaşadığın insan bile senin karşında saygıyla eğiliyor bu çok iyi bir şey.

BİZİM YABANCI DİL KOMPLEKSİMİZ VAR

> Rojin ne demek?

> Güneş ve hayat…

> Rojinin Fransızca olduğu düşünülmüş deil mi?

> Bizim böyle yabancı dil kompleksimiz var. Kendi dilimize karşı ya da bu ülkenin dillerine karşı bir övgümüz yok ama biri İngilizce konuşunca ağzımız beş karış açık kalıyor, salyalar akıyor. Roni Margulies hariç hiç kimsenin bana ‘ne kadar güzel Kürtçe konuşuyorsun’ dediğini hatırlamıyorum mesela. Ama İngilizce konuştuğumda ‘Aaaaa Rojin ne kadar aksansız, süper İngilizce konuşuyorsun’ diyenler çok olmuştur. Halbuki benim İngilizcem çok iyidir, aksanım yoktur, iyi konuşurum.

KÜRT OLDUĞUM İÇİN YİNE BİR KÜRT TARAFINDAN TERKEDİLDİM

> Peki Rojin ismi sana sorun yaşattı mı? Özellikle isminle ilgili yaşadığın bir olay var mı?

> Tabii artık o benim hayatımın klasikleri arasında. Mesela adım Rojin diye Devlet Tiyatrosu’na girememem, Ankara’da başka biriyle karıştırıldığım için karakolda dayak yedim, burnumdaki yol haritasının, kırığın sebebi odur.

> İkili ilişkilerinde Kürt olduğun, yani Rojin olduğun için sorun yaşadın mı ya da ayrılık yaşadın mı?

> Evet, üstelik Kürt biri tarafından yaşadım. “Benim seninle olmam benim iş hayatımı etkileyebilir” gibi bir şeyler söylemişti. Bir de acayip milliyetçi Türk bir arkadaşımla oldu. Öfkesini çıkarır gibi oldu. Tartıştık ve bir daha görüşmedik. Bir şey yoktu zaten, her şeyin başlangıcıydı.

> Peki başta Kürt olduğunu bilmiyor muydu?

> Biliyordu Kürt olduğumu ama direk zaten o konuyla girildi. Ama ilgileniyordu da. Ekşi sözlükte var ya bu milliyetçi şovenlerin Rojin fantezisi diye bir şey ona benzettim. Öyle bir duygu halinde olduğumu düşündüm. Zaten benim böyle bir yaklaşım göstermeme imkan yoktu, insan bir bütündür., beyniyle yaklaşırsın. Ama Kürt olanın kadın şarkıcı olduğumdan dolayı uzaklaştığını düşündüm.

> Özellikle Kürt erkek arkadaşından ayrıldığında ne düşündün? Hırpalayan bir şey olmalı…

> Tabii çok daha kötü bir şey. Bir sürü şey paylaşıyorsun. Senin memleketinden, senin gibi düşündüğünü, hayata senin gibi baktığını söylüyor. Ama pozisyon olarak böyle bir şey taşıyamıyor. Çok ağır bir şey. Korkaklık, cesaretsizlik. Paranın onu kuşatması diye tanımlıyorum. Paranın kiri kirletiyor insanları. Çünkü O 20 yıldır İstanbul’da yaşıyormuş. “Sen bir Mardinli değilsin artık. İstanbullu olmuşsun. Bizans oyunlarının şeyi olmuşsun” demiştim. İstanbulluları kötülemek anlamında söylemiyorum. Kentlileşmek, insanı bazı noktalarda parayla birlikte kirletebiliyor. Çok para, az ruh. Öyle düşünüyorum.

ÇOCUĞUM OLSUN İSTİYORUM

> Evlenmeyi düşünüyor musun?

> Evlilik değil de çocuk çok istiyorum. Çocuk olsun hayatımda istiyorum. Evlilik, yani kendi geleneğinden gelmiş Kürt birisi bile şarkıcı olduğun için, pozisyonu için sana öyle bakıyorsa çok zor yani. . Ki ben böyle dağınık yaşayan, abuk sabuk yaşayan bir insan değilim. Çok sıradan bir hayatım var. Alkol almam, sigara içmem, gece geç saatte kalmam, erkenden uyurum. Sıradan bir ev kadını gibi. Kitap okuma, sinemaya gitme dışında, kültürel etkinlikler dışında öyle absürt, uç alışkanlıklarım yok, yani sigara kokusuna tahammülüm yok. Ama işte şarkıcı, sanatçı…

Aşık olduğunda evlenirsin….

Evet, aşık olduğumda evlenmeyi düşünürüm tabi ki.

Peki Türk ya da Kürt olması fark eder mi?

Öyle bir ayrımım hiç yok. Hiç öyle düşünmüyorum. Ve insan insandır. Milliyeti, ırkı asla önemli değil. Zaten aşkın bacağı kırık, kolu sakat, sadece gözü kör,dişi çürük değildir yani. (gülüyor) O kadar akılsız bir şey ki yani yakan bir şey. Çok ağır bir şey aşk…

ERKEKLER İÇİN AŞKIN ÖNEMİ YOK Kİ…

Aşkı yaşadın mı Rojin?

Ben anormal yaşıyorum zaten, böyle bir şey yaşadığım zaman…En son yaşadığımda, sanki 30 bin fitten yüzüm yere çakılmış gibi oldu. Böyle çok ağır yaşıyorum.

Aşk kadınısın…

Çok ağır yaşıyorum.

O zaman çok şanslı erkekler ….

Erkekler için aşkın önemi yok ki. Erkekler hayata çok farklı bakıyorlar. Çok mantık, çok akıl. Hani bahsettiğim o Kürt, aşık olduğum adama inanamadım yani. Çıkan sonuç, konuşmalar ve yaşam birbirinin tam tersi, tezat yani. Bu kadar tutarsızlık…

BEYAZ TENLİ, SARIŞIN ADAM ASLA İLGİMİ ÇEKMİYOR

> Peki evleneceğin bir erkekte olmasını istediğin özellikler var mı?

> Onunla saatlerce konuşabilmek isterim. Entelektüel birikim, eğlenebilmek isterim. Sonra zeka çok önemli. En önemlisi zeka. Başka bir şey istemem. Kuru soğan da yesem mutlu olayım onunla, hoş zaman geçireyim. Böyle marka takıntım, para takıntım yoktur. Öyle olduğu zaman yaşam tükeniyor. Bir gün dımdızlak kalabilirsin. O hiç önemli değil. Seni olduğun gibi görebilen insan çok önemli. Öyle özellikler arıyorum.

> Yani fiziksel ve maddi özellikler değil, insani özellikler arıyorsun.

> Fiziksel özellik demezsem yalan söylemiş olurum.Bir kere kapkara adam olması lazım, siyah...

> Esmerlerden mi hoşlanıyorsun?

> Esmer olmayan nedense beni etkilemiyor.

> Hani derler ya büyük konuşma ayağına dolanır, Ayağına dolandı mı?

> Çok. Nedense hepsi sarışın.

> Öyle mi?

> Hep sarışın, renkli gözlü, sarışın ve renkli gözlü. Bilmiyorum tuhaf bir şey. Çok saçma ama bunun mantığı yok herhalde. Beyaz tenli ya da sarışın adam asla ilgimi çekmiyor. Benim gibi latin olacak.

> Peki çocuğun olursa adını ne koymak istersin?

> Brusk ya da Bawer. Brusk şimşek, Bawer inan demek.

Rojin niye terk edildi?

> Erkek ismi mi kadın mı?

> Erkek.

> Hııım erkek çocuk istiyorsun anlaşılan..

> (gülüyor) Erkek istiyorum.

GİYİM OLARAK MODERNLE, ESKİYİ BİR ARADA TAŞIMAYI SEVİYORUM

> Kendine has bir imajın var. Biraz ondan bahsedelim. İmajını kendin mi oluşturdun, yoksa bir imaj makerın var mı?

> Tamamen içimden gelen bir şey. Müzik tarzım gibi neo-klasik. Eskiler var, hem kendi bestelerim var. Giyim olarak da modernle, eskiyi bir arada taşımayı, post modern bir giyim tarzıyla, eskiyle yeniyi bir arada taşımayı seviyorum. Çünkü ayağını tarihten koparmadan, söylediğin her sözde de geçmişi bilmeden geleceği tayin edemezsin. Her ne kadar özel hayatımızda çok şey olamıyorsak da, aşkın çok savurduğu bir yapın olsa da, genel olarak, karakter olarak geçmişten, tarihten ayağımı koparmadan yaşıyorum ve giyimim tam da bunu tanımlıyor.

> Tamamen kendin mi planlıyorsun?

> Evet. Dikiyordum daha önce… Çok yoğunlaşınca, dikiş zaman alan, yoran bir şey.Artık dikemiyorum.

MİRAS DEĞİL SES TERİ

> Kıyafetlerini nereden alıyorsun?

> Özel bir yerden almıyorum, kendim çiziyorum. Bir terzim var. Bir ara modacı Erol Albayrak ve Yasemin Akat da yardımcı oldu. Ama baştan itibaren kendi dizaynım.Uzun,sarkan kollar Türkiye’de yokken, 1999-2000’lerde ben giydim.Zaten kadınlığımı ön plana çıkaran kıyafetleri sahnede sevmiyorum. İnsanlar bedenime değil, sesime baksın. Şarkının sözlerine baksın. Bana itici geliyor öbür türlüsü. Çünkü vücudunu değil, sanatını sergilemek önemli. Zaten arabamın arkasına, “Miras değil, ses teri” diye yazayım demiştim esprisine.

> Peki renk seçimin var mı?

> Kırmızı çok seviyorum. Çok iddialı bir renk. Kırmızı, siyah çok seviyorum. 2009 yılı benim için gri yılı oldu. Griyi çok kullanmaya başladım.

> Şu anda ailen nerede yaşıyor?

> Adana’da yaşıyor.

> Kaç kardeşsiniz?

> 10’duk, 5 kaldık

> Aynı anne – babadan mı?

> Aynı anne - baba. Annem bayağı çalışmış yani.

> Peki ailenle şu anki ilişkilerin nasıl?

> İyi.

> Annen senin için ne ifade ediyor? Aldığın kararlarda annene danışır mısın?

> Annemle kadın erkek ilişkileri hariç, diğer konularda çok rahat konuşurum. Ama hep soruyor bana ‘konuştuğun biri var mı?’ diye. Çok gülüyorum, ‘anne herkesle konuşuyorum’ diyorum.

> Ben de soruyum, şu anda konuştuğun biri var mı?

> Yok, şu anda konuştuğum birisi yok.

KÜRTLERDE KADIN ÇOK KIYMETLİ BİR VARLIK DEĞİLDİR

> Kürt erkeklerinin kadına bakışını konuşalım biraz da. Sence Kürt erkekleri kadına değer veriyor mu?

> Şimdi bana çok kızacaklar ama her milletin iyisi de kötüsü de istisnaları vardır. Kürtlerde kadın çok kıymetli bir varlık değildir. Genelde evli oluyorlar, işte eşleri evde oluyor, dışarıda da sevgilileri oluyor. Onunla yıllarca devam ediyorlar. Eşleri boşansa da ayrılsa da orada kalıyor. En okumuşundan, en şeyine kadar… Eşiyle anne, baba, aşiret ilişkisi gibi oluyor. Artık akraba, hiç bir şey yaşamasa bile o orada duruyor. Böyle yaşıyorlar ya da işte bakıyorsun en entelektüeli, ağzı laf yapanı kadını dövüyor. Kadını kıymetsiz görmek bakışı var. Bazı şeyler genetikle geliyor bence. Eskiden böyle değilmiş aslında. Bakıyorsunuz o Dersim İsyanı’nın fotoğraflarına, Koçgiri kadınlar, ellerinde sigara… Kürtlerde kadın yaşlanınca kıymetleniyor. İş işten geçmiş, artık cinsel fonksiyonları kalmamıştır…

KADIN YA ÇOCUK DOĞURMA YA DA EĞLENCE ARACI

> Yaşlanınca kıymet mi veriliyor, yoksa bir kenara mı itiliyor?

> Bence artık anne, işte nine gibi bir saygınlığı oluyor. Maalesef kadının yaşlanıncaya kadar asla bir değeri yok. Çünkü ben kendi annemden de biliyorum. Ne dayaklar yediğini biliyorum. Bir sürü çevremizde örnekler var. Tabi Kürt erkeklerinin böyle bakmasının nedeni ise feodal yapı, eğitimsizlik. Gerçi eğitim göreninde de bunu gördüm ama işte dedim ya geleneksel bir takım alışkanlıklar var. Bana kızmasınlar ama bu böyle. Bir de çok şehirli olanlar için bile kadın sadece bir eğlence aracı. Kadın ya çocuk doğurma, ya da eğlence aracı. Metres, santimetres, desimetres, milimetreslerle yaşıyorlar…

Mesela Avrupalı erkekler öyle değil. Sevmiyorsa ayrılıyor. Beraber yaşamıyor. ‘Ben seni sevmiyorum’ diyor ve bitiriyor. Bunu sadece Kürtler ile sınırlandırmamak lazım. Ortadoğu’nun genel anlayışı böyle.

> Kürtlerde neden çok eşlilik var?

> Genel olarak Peygamber Efendimizden örnek veriyorlar. Erkekler savaşta ölmüş 4 kadını himayesine almak amaçlı. Biraz Ortadoğu’nun kaderinde bu durum da var. Mesela Irak’ta her evde 4 – 5 dul kadın var. Öyle bir fiziksel sebebi de var.

> Ama bu Güneydoğu için geçerli mi?

> Erkek nüfus biraz az..

KARISI TÜRK İSE SOSYAL HAYATIN İÇİNE SOKUYOR KÜRT İSE EVİNDEN ÇIKARMIYOR

> Erkek nüfus az ama sen doğru bulmuyorsun değil mi?

> Tabii ki doğru bulmuyorum. Asla normal ve hoş bir şey değil. Bir kadının 4 erkekle beraber yaşadığını düşünün. Peki onlar cevaben ne hissederler? Çok feci bir durum. Kendilerine her şey mubah, kadın yapınca bilmem ne olur. Erkek yapınca o sözleri sarf etmek istemiyorum. Öyle bir toplum doğuyor. Ataerkil toplumda erkek ne yaparsa elinin kiridir anlayışı hakim. Bu kadını daha metalaştırıyor, zavallı duruma düşürüyor, erkeğin güdümüne sokuyor. Aslında kadın erkekten çok daha yaratıcı bir varlıkken Osmanlı’daki Bağdat hatunu Esma Sultan’ın haleti ruhiyesine sokuyorlar. Kadını eve kapatıp ya da bir kadınla ilişkisini para üzerinden kurduğu zaman kadının bir sürü işlevi ortadan kalkmış oluyor. Sadece parayı bekliyor ve sosyolojik olarak birçok evlilikte de öyle. Kadın temizlik ve seks hizmeti sunuyor. Parasını alıyor, dışarıda adam istediği gibi özgür yaşıyor. Böyle ikiyüzlü ve kişiliksiz bir yaşam devam ediyor. O yüzden bu 4 kadın olayına şunu demek lazım; kadın 4 erkek aldığında erkekler ne hisseder acaba?

Fakat bizim Türk erkekleri Alman kadınlarla evlendiğinde, hiç sözünden çıkmaz ya. Onun kontrolü altındadır. Ben 10 küsur yıldır barda çıkıyorum. Hayatımda ilk defa ara veriyorum. Kürtler de karısı Türk ise mutlaka bara getiriyor. Sosyal hayatın içine sokuyor. Ama karısı Kürt ise evinden çıkarmıyor. Kıymet vermiyor.

> Kürt erkeği eşi kürt olduğu için utanıyor mu?

> Utanmaktan öte değer vermiyor, kıymet vermiyor. Sözünün değeri yok ama Türk ise o kadın adamı parmağında oynatıyor. Bu Albert Memmi’nin Sömürgeci insanla, sömürgeleştirilmiş kişilikle ilgili kitabı var. Cezayirli erkekler Fransız kadınlarıyla evlendiğinde öyle oluyormuş. Türkler mesela Alman kadınları ile evlendiğinde Alman kadını onu parmağında oynatıyor. Kürt erkekleri de eğer karısı Türk ise farklı davranıyor. Genelde öyle, istisnalar kaideyi bozmuyor. Böyle bir şey yani.

(Devam edecek)

(Haber 7)