'İlişkimi Konuşmak Yerine Yaşıyorum'

Herkesin gönlünü fethetmeyi nasıl başardı?

İbrahim Çelikkol'la beş yıl önce Pars: Narkoterör dizisiyle tanıştık. Heyecanlı, yakışıklılığının farkında ve kendine güvenli biriydi. Ama oyunculukta işler istediği gibi gitmedi. Tam bu işlerden elini ayağını çekip tekstil işine atılacağı zaman da karşısına Fetih 1453 filmi çıktı. Zaten ondan sonra da önünü hiçbir şeyin kesmesine izin vermedi.

Keskin, Bıçak, Karadağlar ve İffet'te rol aldı. Beş yıl önce 'Yakışıklı ama oynayamıyor ' eleştirileri alırken, İffet'ten sonra 'İnanılmaz doğal oyuncu ' övgülerine nail olmaya başladı. Uzun süredir tanıyorum İbrahim'i... Tüm değişimine ve gelişimine de şahidim. Aslında onunkisi bir azim hikâyesi.

Sıfırdan başladı ve kendisine bir kariyer inşa etti. Bazen hata yaptı, sinirlendi ama büyüdü. İyi kalpliliğinden hiç vazgeçmedi. Hatalarını da sevmeyi öğrendi. Yaşanmışlıklarıyla barışınca oyunculuğu da gelişti. Merhamet dizisinde canlandırdığı Fırat'la herkesin gönlünü fethetti. Ben de İbrahim'in kapısını çaldım ve geçmişten bugüne bir sohbete başladık. Ortaya samimi bir röportaj çıktı. Bakalım siz nasıl bulacaksınız?

2008'de görüntüsüyle çok ilgili bir İbrahim vardı, bugünse oyunculuğuyla ilgili bir İbrahim oturuyor karşımda...

Hepimiz değişiyoruz Oya. (Gülüyor) O zaman 26 yaşındaydım. Hep fiziksel özellikleriyle konuşulmuş biriydim. Oyunculuğun ne olduğunu da bilmiyordum. Düşünsene, bir arkadaşım deneme çekimine giderken onunla beraber Osman Sınav'a gittim. Aşağıda onu beklerken 'Sizinle de görüşmek istiyorlar ' dediler. Osman Sınav, elime bir metin verdi ve 'Çalış ' dedi. İyi de nasıl çalışacağım? Hiçbir şey bilmeden ezberleyip gittim. Bir ay sonra da arayıp 'Sen Pars'sın ' dediler. Tabii ki fiziksel özelliğimle seçildim. Çünkü oyunculuğun ne olduğunu ve ne kadar cid di bir şeye girdiğimi bilmiyordum. Hatalar yaptım.

Nasıl hatalar yaptın?

İnsanlarla doğru ilişki nasıl kurulur bilmiyordum. Çünkü başrolmüşüm. Havalıydım. Artık benim için başrol olmak sette herkese saygı duymaktan geçiyor. Çaycı olmazsa ben yokum. Çünkü o bir sahnede benim içimi ısıtıp var ediyor. Mesela, eskiden kendimi seyrettiğim zaman 'Vay be ne güzel oynamışım ' diyordum. Şimdi kendimi beğenemiyorum. Bu iş ekip işiymiş, onu anladım. Ama ben bireyseldim. Düşün, basketbol oynarken bile saçıma jöle sürüp maça çıkar, tribüne oynardım. Artık geçmişte yaptığım hataları da çok seviyorum. İyi ki hata yapmışım ki, sana bunları anlatabiliyorum.

Pars'tan sonra oyunculuğu bırakmaya karar verdin. Yanlış giden neydi?

Sektörde 'Adam yakışıklı ama odun ' demeye başladılar. Bu işlerin cahiliydim. Çok incindim. Tam bırakma kararı verdiğimde Fetih 1453 filmi geldi. Kendime 'Madem bu işleri bırakacağım, İstanbul'a bayrağı dikip öyle gideyim ' dedim. Ama şansım açıldı. Keskin Bıçak dizisinde oynadım. Gül Oğuz bana uğurlu geldi. Oyunculuğumu nasıl geliştiririm diye kafa yormaya başladım. Köşe yazarları 'Bu çocuğa dikkat ' diye yazdı. Motive olup daha çok asıldım. Ardından Karadağlar oldu. Düşünsene Erdal Özyağcılar'la çalıştım. Onu İffet takip etti.

ÖRNEK OLMAK İSTİYORUM

İffet'te hakkında hep 'Çok doğal oynuyor ' yorumları yapıldı. Sana odun diyenlere hırsınla cevap mı verdin?

Ben hırslı biri değilim, çok duygusalımdır. Hırs benim bedenime ait olan bir şey değil. Ama azimli biriyim. İstemeyi seviyorum. Allah'a çok inanan biriyim. Şükürler olsun ki, bana her şeyi sunduğunu düşünüyorum. Benim o zamana kadar arkamda hiç kimse olmamıştı. Kimse bana 'Kendini geliştir ' demedi. Ama oyunculukta benim yönetilmeye ihtiyacım varmış. O nedenle menajerim Ayşe Barım'a 'Beni yönet ' dedim. Şimdi sadece işime odaklanıyorum. Bir de İffet'ten sonra hayatımı değiştirmeye karar verdim.

Neydi seni bu değişime iten?

Çok yorulduğumu hissettim. Kendime, bedenime nankörlük yapıyordum. Sigarayı bıraktım. Çok içki içmezdim ama tamamen alkolü de kestim. Bu bedenimi çok dinlendirdi. Şu anda 24 saat çalışabilirim. Sette yorulmuyorum. Kendimi hayvanlara, doğaya ve spora verdim. Bunları da Twitter.com/@ibrahimcelikkol hesabımdan paylaşıyorum. Bu arada Facebook hesabım yok. Bunu yazar mısın? Bana gelen mesajlardan gördüğüm kadarıyla hayranlarımız bizi örnek alıyorlar. Ben de sosyal medyayı, insanların hayvanları ve doğayı sevmesi üzerine kullanıyorum. Spora teşvik etmeye çalışıyorum. Ben bu şekilde örnek olmak istiyorum.

FIRAT İÇİN KİLO VERDİM

Artık Merhamet diyelim... Önüne bir sürü senaryo geldi ve sen neden Merhamet dedin?


Evet, çok farklı karakterler teklif edildi. Önce Merhamet'in senaryosunu, ardından Hande Altaylı'nın Kahperengi romanını okudum. Bu hikâye içime işledi. Dizi kadın işi gibi gözükse de bütün karakterlerin derinliği var. Bundan çok etkilendim. Yapımcı Gül-Mustafa Oğuz, yönetmen Çağatay Tosun, Özgü Namal, Mustafa Üstündağ, Burçin Terzioğlu, Yasemin Allen gibi değerli oyuncular, senaryo Mahinur Ergun ve Kanal D... Puzzle'ın tüm parçaları tamamlandı ve bana 'Evet ' demekten başka şans kalmadı. Çünkü sadece seyircinin merhametine kalmıştık.

Seyirci de işe merhamet etti ama...

Çünkü insanları geçmişe götürüyor. İşin samimiyeti var. 'Bana kimse senin gibi bakmadı? Seni nasıl unuturum ki? ' diyor Fırat Narin'e. Bu herkesi ilk aşkına götürecek bir cümle. Gerçek, derin ve samimi olduğumuz için insanları da içine aldık. Ben hem geçmişimi hem şimdi mi yaşıyorum. Bir anda bankacı, sonra ipsiz sapsız âşık bir üniversite öğrencisi oluyorum. Bunlar bizi de yükseltiyor. Biz oynarken inanıyoruz. Çünkü sen inanmazsan seyirci zaten inanmaz. Ayrıca sette mutlu bir ekibiz. Bizim sette herkes birbirini arkasından itiyor, kimse kimsenin bacağından çekmiyor.

2000'li yılları da sen oynuyorsun. O yıllar sana ne hatırlatıyor?


Fırat'ın gençliğini de oynadığım için 12 kilo verdim. Sadece spor yaptım ve sağlıklı beslendim. Bana o yıllar saf ve gerçek olmayı hatırlatıyor. Günümüzde daha çok entrika var. 2013'te de Fırat gizemli bir adam. Kendini bırakmıyor. 2000'lerde fütursuzca oynuyorum. 2013'te biraz daha donuk gibi görünüyorum ama bu donukluk benim hoşuma gidiyor. Çünkü inanılmaz şeyler çıkacak. Bu adamın neden bu kadar donduğunu göreceğiz.

Neden Fırat'ı kısık sesle oynuyorsun?


Fırat biraz daha dingin ve stratejilerle yaşayan bir adam. İki Fırat arasındaki farkı sesle de ortaya koymak istedim. Ahmet Rıfat Şungar'ın Atıf karakteri çok hareketli, zengin ve entelektüel bir adam. Onun gelişiyle Fırat Atıf'ın enerjisine gelmek için donukluktan çıkmaya başlayacak.

'150 tane Kangal Köpeğim Var'

Spor senin artık hayat biçimin haline geldi...


Evet. Her gün sabah 06.00'da kangal köpeklerimle Belgrad Ormanı'na gidip bir saat koşuyorum. Oralarda senaryo ve kitap okuyorum. Alışık olmadığım için evde ya da yatakta kitap okumak bana göre değil. Ama açık havada iyi oluyor. Sette iki saatlik bir aram olsa bile bisiklete biniyorum. Yüzüyorum. Kışın Kartepe'ye gidip board yaparım. Evde kum torbam var, vuruyorum. Kış da olsa mutlaka dalışa giderim. Ata biniyorum. Son 6 aydaki İbrahim sürekli bunları yapıyor.

Neden sürekli Sivas'a gidiyorsun?

Geçmişten beri kangal köpeklerine çok büyük bir ilgim vardı. Sivas Merakum'da Hüseyin Yıldız diye birisiyle tanıştım. Ağabey kardeş gibi olduk. Oraya çok güzel köpekler götürdüm. 150 tane kangal köpeğim var. Orada hem doğayla, hem de hayvanlarla olabiliyorum. Yazın mutlaka bir ayımı orada geçiririm.

'İlişkimi Konuşmak Yerine Yaşıyorum'

Artık oyuncu oldum diyebiliyor musun?


Hayır, hâlâ oyuncu değilim. Çünkü durmadan kendini geliştirme isteğiyle yaşıyorum. Tevekkül etmeye başladım. Yaşayarak öğrenmeye inanırdım. Şimdi okumak ve yaşamayı birleştirdim. Bu çok uzun bir yol.

Deniz Çakır'la ilişkiniz nasıl gidiyor?

Ben ilişkimi konuşmak yerine yaşamayı tercih ediyorum.