Artık Hayatımın Kıymetini Biliyorum

Lenfomaya yakalandıktan sonra altı ay tedavi gören Özkan Uğur, tedavi sürecini anlattı.

Lenfomaya yakalandıktan sonra altı ay tedavi gören Özkan Uğur neler yaşadığını ve hayata nasıl baktığını anlattı:

' Hemen kabullendim ve'Hastalığı nasıl atlatırım?'durumuna geçtim. Oturup ah vah çekmekten daha yararlı! Demek ki başıma böyle bir şey gelecekmiş; ne yani, bu saatten sonra kabakulak olacak değiliz ya! Lenfoma olduk'

İşte Şirin Sever'in röportajından satır başları;

Nasıl öğrendiniz hastalığınızı?
Geçen kasımda kasığımda beze şeklinde ufak bir şişme oluştu; zararsız gibi görünüyordu en başta. Zaman geçtikçe o kitle ağrılı bir hale gelmeye başladı, bir ara ağrıdan duramaz hale geldim. Hastaneye koştum, biyopsi sonucunda bir tür lenf bezi tümörü olduğu ortaya çıktı. Sonradan öğrendim, bu bezeler sadece kasıkta olmazmış; koltukaltında, boyunda da oluşur ve yayılırmış.

Doktorunuzun size ilk söylediği şey neydi?
Dedi ki 'Lenfoma!'. 'Fakat üzülecek bir şey yok, artık bunun için akıllı moleküler ilaçlar var, direkt hastalıklı hücreye etki edip o hücreyi yok ediyor, diğer organlara zarar vermiyor. Bu hastalıkta en önemli şey erken teşhis ve tedavi. Dolasıyla şansımız yüksek' dedi. Hemen ertesi gün tedaviye başladık, 28 günde bir hastaneye gidip gece kaldım ve damardan ilaç aldım.

Grip olmuş gibi anlatıyorsunuz... Korkmadınız mı, paniğe kapılmadınız mı?
Paniğe kapılsan ne yapacaksın Allah aşkına! Hastalığımın ileri derecede olmadığını öğrendiğim için rahattım. Yayılmış olsaydı daha kötü olabilirdim, Allah korumuş. En başta doktoruma inandım, moralimi her zaman yüksek tuttum.

Hemen kabullendiniz yani...
Hemen kabullendim ve 'bu hastalığı nasıl atlatırım?' durumuna geçtim. Oturup ah vah çekmekten daha yararlı! 'Demek ki başıma böyle bir şey gelecekmiş' dedim. Bu saatten sonra kabakulak olacak değiliz ya!

Ailede var mıydı bu hastalık? Neden başınıza gelmiş olabilir, doktorunuz bir açıklama yapabildi mi size o zaman?
Hayır ailede yok. Bu hastalığın neden, nasıl sizi bulduğu çok bilinmiyor. Çok çalışmak, yorgunluk gibi bağışıklık sistemini zayıflatıcı durumlardan da, çevresel bazı faktörlerden de olabiliyor. Şöyle bir gerçek var; bir ara deli gibi çalışıyordum. 'Özkan Uğur nereye koşuyor?' durumu vardı sahiden. Belli bir yaştan sonra Ferrari'sini satan adam durumuna geçmek lazım, onu anlıyorsun. 'Hop, dur' demek lazım kendine. Böyle bir şey başına gelince olgunlaşıyorsun işte...

'ESKİDEN ÇOK AZ ET YERDİM'

Tedavinizi anlatın biraz... Neye dikkat ettiniz, nelerden mahrum kaldınız, neler yasaktı?

Bağışıklık sistemini güçlü tutmak zorundaydım. Kalabalıktan uzak durmam, iyi beslenmem gerekiyordu. Ben eskiden çok az et yerdim, artık haftanın beş günü et, balık, tavuk ve bol bol da sebze yemeye başladım. Her şeyi yiyeceksin, bütün olay bu. Uyku çok önemli, iyi uyumaya dikkat edeceksin. Önceden uyku düzenim rezaletti, gece yarısı sete gidiyordum, sabah 5'te gelip ertesi gün konsere gidiyordum. N'oluyor o zaman? Bünye isyan ediyor. Grip olmamam, mikrop kapmamam gerekiyordu. Bak unuttum mesela, kedimizi sevdikten sonra mutlaka jelimizi sürüyoruz (Tako adlı kedisini sevdiği için, sehpa üzerindeki antibakteriyel jeli sürüyor).

Kemoterapi süreci zor muydu?
Öyle acılı, zor kemoterapilerden değildi. Çok hafif bulantılar dışında çok zorlanmadım, halsiz kalmadım. Saçım da dökülmedi.

'AĞLAYANLARA BEN MORAL VERDİM'

Kalabalıklara karışmamayı nasıl becerdiniz, eve mi kapandınız?

Şile'de kaldım yaz boyu, havuz ve deniz de yasaktı tabii! Denize girmeyi nasıl özledim anlatamam. Ben de bol bol yürüdüm ve gitar çaldım.

İnsanın kendine üzülmesi mi zor, yakınlarına üzülmesi mi?
E tabii ben bunları yakınlarıma, beni arayanlara anlatırken çok zorlandım. Ağlayanlara ben moral vermek zorunda kaldım. 'Geçecek, ilk evrede yakaladık, moralim çok yerinde' demek zorunda kaldım. Tıp acayip ilerledi, bir sürü hastalık tedavi ediliyor artık ama kanser kelimesi korkutuyor hâlâ insanları.

Yapamadığınız ve en çok özlediğiniz şey ne oldu?
Sahneyi çok özledim! Allah'tan geçen gün yönetmen arkadaşımızın düğünü vardı da kurtlarımızı döktük Cem'le (Yılmaz). İhtiyacımız varmış demek ki. Her yere de haber olmuşuz, nasıl çekmişler içeriyi öyle anlamadım.

Alternatif yöntemler?
Çok söylendi, çok tavsiyeler geldi. Herkes başka bir şey öneriyor tüm iyi niyetiyle tabii ama zararsız, doğal diye içeceğiniz-yiyeceğiniz herhangi bir şey, kullandığınız ilaçlara aksi tesir yapabiliyor. O kadar nazik bir konu ki bu; mesela ilaçlarımı kullanırken greyfurt suyu bile içmem yasaktı! Ben doktoruma inandım, ilaçlarımı kullandım, hasta psikolojisine
hiç girmedim, asıl önemlisi o.

'Diziye başlarsam'Şu kadar saat çalışırım'maddesi ekletirim'

Nasıl okudunuz başınıza gelenleri, nasıl ders çıkardınız?

Şu kadarı çok net; 'Tanrım beni baştan yarat' dedirtiyor bu hastalık. Hani sık sık kullanırız ya 'Sağlık olsun ya' diye, öyle demekle öyle olmuyor işte! Şimdi hayatıma daha dikkat ediyorum çünkü artık kıymetimi biliyorum. Bir diziye başlarsam; 28 saat çalışmayacağım, kontrata 'Şu kadar saat çalışırım' diye madde ekleyeceğim. Vahide Hanım (Gördüm) da öyle yapıyordur herhalde.

İnançlı biri misiniz? Yani inanç işi kolaylaştırıyor mu?
Her zaman Allah'la aram iyi oldu. Konsere çıkmadan önce de her zaman dua ederim. Maneviyat bu işin önemli kısmını oluşturur, inanmazsan olmaz. Yukarıyla aranın iyi olmasında fayda vardır her zaman, hafiflersin.

Sizin camiadan en büyük desteği kim verdi?
Cem (Yılmaz) olsun, Zafer (Algöz) olsun, bizim çocuklar (Mazhar Alanson, Fuat Güner) olsun, hep birlikteydik; herkes gayet pozitifti. Nilüfer'le de konuştuk, çok güzel moral verdi. Sizin vesilenizle de herkese, tüm sevenlerime teşekkür etmek istiyorum. İyi dileklerini, dualarını hep ilettiler, esirgemediler.

Cem Yılmaz'dan film teklifi de doping olmuştur...
Film haberi çok güzel geldi valla. Özlemişim setleri de, sahneyi de. Sahne de aralık gibi olur.

Doktor izni var yani?
Çalışma iznini zaten ekimde vermişti doktor ama uçağa binmem yasaktı. Ben de tedavi bitince Londra'ya gidip bir ay kaldım.